Hürriyet köşe yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu bugünkü yazısında okulların açıklamasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Söz konusu okullar, daha doğrusu eğitim olduğunda salgın koşullarını sonuna kadar zorlamamız lazım diyen Müftüoğlu, Bakan Ziya Selçuk ile görüşmesinden de bahsetti.
Milyonlarca öğrenci, bir o kadar da ailenin beklediği o önemli günün düğmesine ciddi bir aksilik olmaz ise yarın basılıyor.
“Yüz yüze eğitimde başlama vuruşu” aslında bugün yani 1 Mart’ta gerçekleşecekti ama doğru ve yerinde bir kararla yarına, 2 Mart’a bırakıldı. Bugün yapılacak kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı açıklamayı milyonlarca çocuk ve aile nefeslerini tutmuş, heyecanla bekliyor. Başlama kararında en etkili faktörün Sağlık Bakanı’nın kabinede yapacağı sunum ve o sunumda vereceği il bazlı haftalık rakamlar olacağı kesin. Anlaşılan o ki çoğu ilde yüz yüze eğitime izin çıkacak. Doğrusu da bu zaten. Zira eğer biraz daha geç kalırsak bugün ekonomide yaşadığımız sıkıntılardan çok daha önemlisi ve fazlasını yarın “eğitim”de yani “geleceğin ekonomik gücü”nde yaşayacağız.
BANA GÖRE
OKULLAR NEDEN SÜRATLE AÇILMALI
Söz konusu okullar, daha doğrusu eğitim olduğunda salgın koşullarını sonuna kadar zorlamamız lazım. Nedenlerine gelince...
VARAN 1: Araştırmalar, okul öncesi ve ilkokul yaş grubundaki çocukların pandemide öncelikli risk grubunda olmadıklarını net ve açık olarak gösterdi. Basit bazı kurallara dikkatle uyulduğunda okullarda öğrencilerin bir araya gelmesi, ne öğrenciler ne de öğretmenlerde ciddi bir “ek risk” yaratmıyor. Özellikle çocuklara birer “süper bulaştırıcı” gibi bakmak da ortak bir yanlış.
VARAN 2: Uzmanlara göre eğitime verilen aranın uzaması çocuklarda “IQ kaybı”na da yol açabiliyor. Bazı uzmanlar bu kaybın 1 yıllık sürede 1-5 IQ puanı kaybı anlamına bile gelebileceğini iddia ediyor. Ama bilelim ki mesele sadece IQ kayıplarıyla da sınırlı değil.
VARAN 3: Evdeki hareketsiz yaşam çocuklarda “kaygı problemi”ne yol açıyor. Arkadaşlarından uzaklaşma, endişelerini büyütüp ruh sağlıklarını da bozabiliyor.
VARAN 4: Evde kalma süresi uzadıkça, mecburi hale gelen hareketsiz yaşam “çocuk obezitesi” problemini de bir çığ gibi büyütüyor.
VARAN 5: Diğer bir tehlike de yine evdeki hareketsiz yaşamın getirdiği “kas ve kemik kaybı” konusu. Kısacası okuldan uzaklaşmak çocuklarımızın sadece eğitimlerini aksatmıyor, beden ve ruh sağlıklarını da bozuyor.
ÖNEMLİ
ZİYA SELÇUK KARARLI VE İSTEKLİ
GEÇTİĞİMİZ hafta sonu Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile pandeminin eğitim süreçlerimizde daha da önemlisi çocuklarımızın ruhsal, bedensel sağlığında ve eğitimlerinde oluşturduğu, oluşturabileceği sorunlar ve hasarlar üzerine samimi ve uzun bir sohbet fırsatı buldum. Peşinen belirteyim: Mütevazı ama iddialı, eğitim süreçlerini çok iyi bilen, tecrübeli, pandeminin çocuklarımız ve gençlerimizde oluşturabileceği sorunlar hakkında derinlemesine bilgi sahibi “mükemmel bir eğitimci” ile karşılaştım. Aklımızdaki pek çok soruya da cevap alma fırsatı yakaladım. İşte o sohbetten bazı kesitler...
SÖZ BAKANIN
ZİYA SELÇUK NELER ANLATTI
MİLLİ Eğitim Bakanı ile öncelikle yaklaşık 10 aydır süren “uzaktan eğitim”i konuştuk. Bakan EBA’da başarılı olduklarını söylüyor, “Eksiklerimiz olmakla birlikte EBA üzerinden günde 3.5 milyon ders yapılabiliyor. Bu süreçte TRT EBA kanalında 10 bin ders içeriği ürettik. 800 binin üzerinde öğretmene de dijital eğitimler verdik. Neticede eğitimi aksatmamaya, öğretmenlerimizin dijital becerilerini de arttırmaya çalıştık” diyor ve ekliyor: “Aynı süreçte imkânlarımızın el verdiği ölçüde ihtiyacı olan öğrencilere tablet dağıtımı yaptık, okullar için yarım milyar liralık hijyen malzemesi üreterek okullarımıza ulaştırdık. Okullar hijyen bakımından her türlü ekipmanla donatıldı.”
Hemen belirteyim: Sayın Bakan da bu süreçte “eğitimde fırsat eşitsizliği” meselesinin önemli bir sorun haline geldiği fikrine katılıyor, “Elimizdeki imkânlarla bu fırsat eşitsizliğini minimuma indirmeye gayret ettik ve edeceğiz” diyor ve ayrıca şunları ekliyor: “Beni endişelendiren önemli konulardan biri de şu: EBA programına katılan öğrencilerimizdeki heves ve gayrette giderek artan bir azalma ve isteksizlik hali var. Çoğu öğrenci programı savsaklıyor. Aslında bunu uzayan belirsizlik halinin doğal bir sonucu olarak da kabul edebiliriz. Sadece bu veri bile okulları neden bir an önce açmamız gerektiğinin etkili bir kanıtı.
İYİ HABER 1
HAZIRLIKLAR TAMAM
MEB’in sürecin bundan sonrasına, özellikle de uzun süredir ara verilen “yüz yüze eğitim aşaması”na ciddi hazırlıklar yaptığı anlaşılıyor. Bir taraftan okul yöneticileri ve öğretmenleri için bilgilendirme kılavuzları hazırlanmış, diğer taraftan da veliler ve öğrenciler için son derece mükemmel detaylandırılmış rehber kitapçıklar devreye sokulmuş. Dikkatle incelediğim o kitapçıkları çok değerli buldum. İçinde yazılanların yarısı bile yapılsa mesele hallolur!
İYİ HABER 2
O REHBERLERDE NELER VAR
VARAN 1: ÖĞRENCİ BİLGİLENDİRME REHBERİNDEN...
Öğrenci bilgilendirme rehberi eksiksiz bir eğitim içeriğiyle dolu. Bazı başlıklarda şunlar var:
“Yeterli ve kaliteli UYURUM.
Her gün düzenli EGZERSİZ yaparım.
Sağlıklı ve dengeli BESLENİRİM.
Sorunlarımı, kaygılarımı ailem ve öğretmenlerimle PAYLAŞIRIM.
Kişisel temizliğime ve HİJYEN kurallarına dikkat ederim.
MASKESİZ dışarı çıkmam.
Okula gitmeden önce ATEŞİMİ ölçtürürüm.
HALSİZ ve YORGUNSAM ailemle paylaşırım...”
VARAN 2: VELİ BİLGİLENDİRME REHBERİNDEN...
“Okullarımızı özlem ve heyecanla yeniden açıyoruz. Hazırlıklarımız tam ve eksiksiz. Şimdiye kadarki ilginiz ve işbirliğiniz bize güç verdi. Şimdi bir kez daha desteğinize ihtiyacım var” cümleleriyle başlayan bu rehberde ailelere “evde, servislerde ve okulda uyulması gereken bilgiler” detaylı olarak açıklanmış. Özellikle de “hijyenik önlemler” üzerinde ısrarla durulmuş.
İYİ HABER 3
EBA ALTYAPISI AVANTAJ OLDU
Bakan Selçuk’un anlattığına göre pandemi öncesinde etkin bir “uzaktan eğitim” yapılanmasına sahip olmamız, süreçte daha bir ay bir dolmadan EBA üzerinden uzaktan eğitime süratle geçmemizi sağlamış. Çoğu Avrupa ülkesinde bile bugün bile bulunmayan bu avantaj, Sayın Bakan’a göre eğitimde son derece önemli bir farklılık yakalamamızın başlıca nedeni olmuş. Anladığım kadarıyla “Nasıl ki salgın öncesinde sahip olduğumuz güçlü sağlık altyapısı salgınla mücadelemizi kolaylaştırmışsa, uzaktan eğitim altyapısı da eğitim meselesinde bize ciddi bir avantaj sağlamış”. Bakan diyor ki: “Eğer biraz daha ekonomik imkân sağlayabilirsek, devlet/kamu imkânlarını biraz daha Milli Eğitim alanına kaydırabilirsek bu çok endişe ettiğimiz ‘eğitimde kayıp meselesi’ni telafi etmemiz kolaylaşacaktır.”
NETİCE ŞUDUR
OKULLAR AÇILMALI
Yarın pandemi hayatımızda yeni bir sürecin başlayacağı kesin. Gelin bu süreçte de önceki hataları tekrarlamayalım. Her şeyden önce sürece “NORMALLEŞME” sözcüğünü asla bulaştırmayalım. “Normalleşme” yerine “KADEMELİ ESNETME” yaklaşımını kullanalım. İllerdeki vaka sayılarını esas alarak esnek bir program uygulamaya ve gelişebilecek yeni değişimlere bakarak, okulları kapatmak yerine programları farklılaştırmak yoluna gidelim. Kanaatime göre aynı stratejiyi bir an önce açılması arzulanan restoran, kafe ve benzeri yapılar içinde uygulayabiliriz.
murat 3 yıl önce
okulların açık olması nüfus hareketinide azaltacağından bulaş riskide azalacaktır