Günümüzde gittikçe artan ve özellikle de yeni nesili etkisi altına alan madde kullanımı her geçen gün çok daha büyük tehlikelere kapı açıyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi sarsan çifte vahşetin ardından ünlü şarkıcı Umut Akyürek'in çaresiz yardım çığlılarının da gündem olması bu büyük tehlikenin kapımızda olduğunun ayak seslerini duyuruyor.
Türkiye geçtiğimiz haftalarda 19 yaşındaki Semih Çelik'in katlettiği, 19 yaşındaki İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayetiyle adeta sarsıldı. İki genç kızın vahşice katledilmesinin ardından ortaya çıkan bilgilerde 19 yaşındaki Çelik'in madde bağımlısı olduğu öğrenilmişti.
Ünlü şarkıcı Umut Akyürek'in de geçtiğimiz günlerde 19 yaşındaki kızının madde kullandığını söyleyerek adeta bir yardım çığlığında bulunması tehlikenin çok daha büyük yerlere gittiğini gösteriyor.
"'BENİM ÇOCUĞUM YAPMAZ!' DEMEYİN"
Haber7 Yazarı Serdar Arseven, özellikle gençler arasında artan madde kullanımı hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Arseven açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"İster Dindar ol, ister Muhafazakâr…
İster Kemalist ol, ister Liberal…
“Olmaz olmaz!” deme.
“Bizim eve uğramaz!” deme.
Maalesef, her aile tehdit altında…
Sakın ha, büyük konuşma!
“Uyuşturucu taciri” denilen teröristler, her an sizin de kapınızı çalabilir!
Sizin evlâdınızın da hayatını karartabilir!
Allah muhafaza.
***
Belki siz de görmüşsünüzdür, bir "video" düştü gündeme.
"Ses sanatçısı" Umut Akyürek, "kızından korktuğu için kendisini odaya kilitlediğini söylüyor…
“Kızım ölümüne uyuşturucu madde kullanıyor, korkunç boyutlara vardı bu iş. Benim gibi sanatçı olan babasına iki kez bıçakla saldırdı, beni defalarca darp etti. Daha önce birçok kez yaptığım gibi polis çağırdım, bekliyorum! diyor.
“Melek Bal” isimli Uyuşturucu Bağımlısı Kızcağızın Babası
Oktay Ertuğrul’u da bir başka yerde görüyorum.
Anne ve Baba, kızlarının uyuşturucu kullanmaya 12 yaşında başladığını söylüyor.
Bir yıl sonra farkına varmışlar bu durumun.
Melek Bal, şimdi 19 yaşındaymış.
Yedi senedir “madde” kullanıyor yani.
Gencecik polis memuresini şehit eden, kendi halindeki polis memurunu ensesinden bıçaklayan, kız arkadaşlarından birini öldürüp diğerinin başını kesip surlardan aşağı atan "serseriler" gibi…
Her an birini katledebilirmiş…
Ya da kendisini öldürebilirmiş…
Uyuşturucunun etkisiyle aklınıza gelebilecek her şeyi yapabilirmiş!
Aslında "melek gibi" bir kızmış, "sakin" anlarında…
Uyuşturucu krizi geldiğinde ise, gözü hiçbir şeyi görmüyormuş…
Ne anne, ne baba, ne bebek, ne de köpek!
Baba Oktay Ertuğrul, "Tanınmış kişileriz, ulaşabildiğimiz birçok yetkili var ama derdimize çare bulamıyoruz. Rehabilitasyon merkezleri ihtiyaca cevap vermekten çok uzak!" diyor.
Anne Umut Akyürek de çaresiz:
"Polise haber veriyoruz, geliyor.
Biraz dil döküyor.
Alıyor götürüyor…
Sonrası hiç!
Böyle, toplumun içinde, aramızda dolaşan nice genç var.
Ya ölecek, ya da öldürecekler!"
Bu satırları okuyan kıymetli takipçilerimizden bazıları, "Bunlar, evlâtlarını ihmal eden insanlar. Baksanıza, çocuklarının uyuşturucu kullandığını bir yıl sonra fark edebilmişler!" diyebilir.
Evet, yakın tâkip çok önemli.
İlgi, alâka çok önemli…
Lâkin, hiç de boş bırakmamalarına rağmen çocuklarının zararlı tiplerle dolaştığını fark edemeyen aileler de var.
Bir süre evvel, MİLAT Gazetesi’nde kapsamlı bir “uyuşturucuyla mücadele yazı dizisi” yayımlamıştık.
O çalışmamız vesilesiyle şunu net bir şekilde gördük ki, tehlikenin tehdit etmediği hiçbir aile yok!
Namaz kaçırmayan, çocuklarını ihmal etmemek için büyük gayret gösteren aileler arasında da mağdurlar var.
Etrafınıza şöyle bir bakın; ya çok yakın ya da biraz yakın çevrenizde mutlaka "evlâdı uyuşturucu bataklığına düşmüş" aileleri göreceksiniz!
Yapılan çalışmalar, madde kullanımının hızla yaygınlaştığını, deneme yaşının düştüğünü, deneme oranının ise arttığını gösteriyor.
Tehdit o kadar büyük ki, "çok düşük bedellerle" bile ulaşılabilen son derece tehlikeli uyuşturucu tipleri var.
Çocuklarımızı ufak ufak alıştırıyor, sonra da bitiriyorlar!
Uyuşturucu ticareti dendiğinde, meselenin daha çok büyük paralar boyutu üzerinde durulur ama bu işin çok daha başka taraflarını gözden kaçırmamak lâzım.
Net:
Bizi bu yolla bitirmek istiyorlar!
İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan kaynaklar, Türkiye’nin dünya uyuşturucu kaçakçılığında "transit ve hedef ülke" olduğunu ortaya koyuyor.
Transit ülke olmamız, "köprü" pozisyonumuzdan kaynaklanıyor.
Bizi yüzyıllardır “köprü”de tutuyorlar…
Ne yapalım, "tuş" olmamak için direniyoruz!
Uyuşturucu kaçakçılığında "hedef ülke" olmamız da, "işgal plânları" kapsamında.
Bu kirli ticaret büyük ölçüde, Soykırımcı İsrail-ABD’nin Taşeronu PKK Terör Örgütü üzerinden götürülüyor!
Emniyet kaynakları, Terör Örgütü’nün;
* Uyuşturucu ticaretini koordine ettiğini,
* Ülkemiz sınırları üzerinden uyuşturucu madde nakliyesi yapan şahıs ve
organizasyonlardan ‘vergi’ adı altında haraç aldığını,
* Avrupa’daki uyuşturucu dağıtımında etkin olduğunu,
* Kendisinden bağımsız uyuşturucu ticareti yapan şahıs veya organize gruplara ait uyuşturucu maddelere el koyduğunu,
* Uyuşturucu imalatı yapan organizasyonlara yer temini ve koruma sağladığını,
* Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki yasa dışı kenevir ekiminde aktif rol oynadığını ortaya koyuyor.
***
Terör Örgütü’nü "dağlarımızdaki ya da sınırlarımızın az ötesindeki tehdit"ten ibaretmiş gibi görürsek, yanılırız.
Örgüt, özellikle büyükşehirlerimizde bin türlü işe el atmış durumda!
Birçok düzgün esnafımız, örgütle bağlantılı tipler yüzünden işyerlerini kapatma noktasına geldiklerini söylüyor.
Okul çevrelerinde de bunların "kullandığı" tipler var.
Ne kadar çok çocuğumuzu zehirleyebilirlerse o kadar yaklaşmış olacaklar, İsrail-ABD’nin kendilerine verdiği Türkiye’yi "tüketme" hedeflerine.
Durumun ne denli ciddi olduğunu, ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıya bulunduğumuzu göremeyen yoktur herhalde.
Peki, ne yapacağız?
Emniyet, ailelere tavsiyelerde bulunuyor:
1- 'Benim çocuğum yapmaz.' demeyin!
2- Çocuğunuzun okulunu, okula giriş çıkış saatlerini, okulla ev arasındaki sürenin ne kadar olduğunu bilin ve takibini iyi yapın.
3- Cep telefonu ile kiminle konuştuğundan ve mesajlaştığından emin olun.
4- Çocuklarınızın kullandığı kelimelere dikkat edin. Örnek : chat, nick name, dalga dümen, vs.
5-Çocuklarınıza her zaman sarılın ve sevginizi gösterebilen bir ebeveyn olun.
6- Evde bilgisayar ve internet kullanımının kurallarını en baştan koyun ve bu konuda kararlı olun.
7- Çocuğunuzun alkol kullanımı konusunda ‘hoşgörülü’ olmayın.
8-Bağımlı bir çocuk sahibi olmamak için önce kendi bağımlılıklarınızın farkına varın ve onları ortadan kaldırmak için elinizden geleni yapın. Örneğin, sigarayı bırakın!
9- İlle de boşanacaksanız, sadece eşinizden boşanın, anne ve babalıktan boşanmayın!
10- Çocuklarınıza koşulsuz sevgiyle sevdiğinizi hissettirin.
Evet…
Ailelere tavsiyeler…
Biz de buradan Devletimizi yönetenlere "tavsiyelerde" bulunalım mı?
Buyursunlar:
1- Rehabilitasyon merkezlerinin sayı ve niteliklerini, herkes için "yeterli" hale getiriniz.
2- Uyuşturucudan içeri girmiş ya da başka kötü alışkanlıkları olan kişileri, sözde sanatçıları matah şeylermiş gibi öne çıkartmayınız!
3- Şu "bir kısım" televizyonlara çeki düzen veriniz! Dizilerinde "alkol, kumar" propagandası yapmalarına, ‘MANEVÎ VATAN’ımızın altına dinamitler yerleştirmelerine artık engel olunuz! Hem de "yerli” etiketli dizilerde, alkol, kumar gırla gidiyor! Çocuklarımız ve gençlerimiz zararlı alışkanlıklara özendiriliyor! Alkol ve kumar, uyuşturucu kullanımına kapı açıyor! Bazı televizyonlar ise bunları teşvik eder dizilere yer veriyor. Lütfen, bunlara karşı gereğini "daha da fazla gecikmeden" yapınız!
4- Yazının girişinde "Her aile tehdit altında!" dedik ama… Çalışmalar, zararlı madde kullanma faciasının "huzurlu aile”lerin çocukları arasında çok daha az görüldüğünü, sıkıntının büyük bölümünün "boşanma noktasına gelmiş ya da boşanmış ailelerden" kaynaklandığını gösteriyor. "Problemli aileler”in çocukları, suç işleme oranları bakımından da çok daha sıkıntılı. Mesele, büyük ölçüde "aile meselesi" yani.
Devletimiz’den, en üst düzeydeki yetkililerinin de "şikâyetçi oldukları" ‘AİLE’mizi hedef alan saldırılara karşı üzerine düşeni ‘tam mânâsıyla’ yapmasını bekliyoruz. Mesela, işe "sapkın dernekleri" kapatmaktan başlanabilir! Cinsiyet ayrımcılığı ve kışkırtıcılığı yapan "Femi-faşist" şahıs ve oluşumlarla mücadele gündeme alınabilir! Lütfen, bunlara göz açtırmayınız!
5- Devletimizin üzerine düşen görevlerden biri de, Aile yapımıza uygun "Yerli ve Milli hukuki düzenlemeleri" hayata geçirmektir. Lütfen, birçok defa söz verilen düzenlemeleri hayata geçiriniz, "ruhu" yerli ve milli olmayan kanunları değiştiriniz!
6- İlmî çalışmalar, ilgi ve kabiliyetlerine uygun işlerde çalışanların zararlı akımların etkisinden çok daha uzak olduklarını göstermektedir. Gençlerimizin büyük bölümünü "diplomalı mesleksiz" konumuna düşüren, "hedefsizleştiren" uygulamalardan, mesela "herkese üniversite" kolaycılığından vazgeçiniz! Çocuklarımızın ilgi alanlarını, kabiliyetlerini iş işten geçmeden tespit etmek ve buna göre yönlendirmek için gerekli adımları, daha fazla gecikmeden lütfen atınız!
***
Bizden birkaç tavsiye.
Devamını, bu yazının altındaki yorumlardan okuyabilirsiniz…
Okuyucularımız, son derece "katılımcı" dostlarımızdır.
Onlar da, yazımıza mutlaka katkıda bulunacaklardır.
***
Başımızdaki belâlar, çok büyük belâlar…
Her şeyi Devlet’ten beklemek olmaz elbet, bize düşen görevler de var…
Devletimizi yönetenlerin de üzerlerine düşenleri tam mânâsıyla yapmaları şart!
Dost tavsiyeleri biraz olsun dikkate alınsın…
Lütfen!.."
BİR YORUM YAPIN 0