Engin Altan Düzyatan'dan dikkat çeken açıklama! "Ben, sen, o yok; hepimiz varız"

Yapımcı ve yönetmen kimliğiyle de öne çıkan Engin Altan Düzyatan, küresel plastik ve mikroplastik kirliliği sorunlarına dikkat çeken belgeseli ‘Sen de Fark Et’ ile COP28’e damga vurdu.

Ünlü oyuncu Engin Altan Düzyatan verdiği röportajda küresel plastik ve mikroplastik kirliliği sorunlarına dikkat çeken belgeseli ile ilgili çok özel açıklamalarda bulundu. Düzyatan, İngiltere’den başlayan, ardından Malezya, Filipinler, Tayland ve son olarak da Japonya’ya kadar uzanan 90 dakikalık bu belgeselin çıkış noktasını ve 4 yıl süren çekim sürecindeki serüveni Gülseren Öz Polat'a anlattı.

Engin Altan Düzyatan

Engin Altan Düzyatan

Afrika’daki su kıtlığına dikkat çektiği ‘Sen de Tanık Ol’un ardından, yapımcı ve yönetmen olarak bu kez plastik ve mikroplastik sorununa odaklandığı ikinci belgeseli ‘Sen de Fark Et belgeselin lansmanı da 28. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP28)’nda yapıldı.

"BEN, SEN, O YOK HEPİMİZ VARIZ"

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) iş birliğiyle hayata geçirilen ve SOCAR Türkiye’nin ve DenizBank’ın destekçisi olduğu belgesel ile ilgili Engin Altan Düzyatan'ın verdiği röportajda başlıca açıklamalar:

‘You Better Notice (Sen de Fark Et)’ belgeselinin çıkış noktasından başlayalım öncelikle… Böyle bir belgesel fikri nasıl doğdu?

‘Sen de Fark Et’ aslında benim ikinci belgeselim. İlk belgeselim ‘Sen de Tanık Ol’ Afrika’daki su kıtlığına dikkat çekiyordu. Bir fotoğraf çekimi için Afrika’ya gitmiştim seyahatim sırasında insanların temiz suya ulaşabilmek için çok büyük zorluklar çektiğine şahit oldum ve ne yapabilirim, nasıl yardımcı olabilirim diye araştırmaya başladım. O bölgede bir belgesel çekme fikri de böylece oluştu. Çektiğim belgeselin yanı sıra, kendi çektiğim resimlerden bir sergi hazırladık ve satıştan elde edilen gelir ile su kuyuları açtık.  

Belgesel bittiğinde aslında şunu fark ettim, temiz suya ulaşamama problemi sadece Afrika’da yok, modern toplumlarda da benzer problemler var… Su kıtlığı ve kirliliği yaşadığımız ve yakın gelecekte yaşayacağımız en büyük felaketlerden biri. Bunun üzerine “Biz sularımıza iyi davranıyor muyuz?” diye bir soru geldi gündemimize ve dikkatle araştırmaya başladık. Plastik atık ve mikro plastik krizine dikkat çeken ikinci belgesel ‘Sen de Fark Et’ fikri de böyle doğmuş oldu.

3 bölüm ve 90 dakikalık bu belgeselin odak noktası nedir? Ne tür mesajlar veriyor? Nasıl bir farkındalık yaratmayı hedefliyor?

‘You Better Notice / Sen de Fark Et’ belgeselinin odak noktası sularımızı, doğal kaynaklarımızı kirleten plastik atık ve mikroplastik tehlikesi. Sularımız gün geçtikçe kirleniyor, eğer bugün bir şey yapmazsak gelecek nesillerin temiz suya ulaşımı olmayacak.

Belgesel ile vermek istediğimiz çok önemli mesajlar var ama en başta tek kullanımlık plastik kullanımını en aza indirmek zorundayız gerçeğine dikkat çekmeye çalıştık. Bize destek veren kişiler, kurumlar ve şirketler ile geri dönüşüm girişimlerini desteklemek, kamuoyunda farkındalık yaratmak, toplumda sürdürülebilir uygulamaların benimsenerek plastik atık kirliliğinin azaltılmasına katkıda bulunmak hedeflerimiz arasında. Yaşanan plastik atık tehlikesi konusunda bir an önce ve kitlesel olarak farkındalık yaratmak zorundayız.

Belgeselin çekim aşaması, çekerken uğradığınız coğrafyalar, orada gördükleriniz… Biraz da süreçten söz eder misiniz? Nasıl bir hikaye biriktirdiniz bu süreçte?

Belgeselin çekimleri için ilk önce yolumuz İngiltere’ye düştü. İngiltere’de Exeter Üniversitesi içerisinde çok büyük bir su araştırma laboratuvarı mevcut, burada dünyanın her yerinden su örnekleri alınıyor ve çok çok detaylıca inceleniyor. İlk adım sularımız ne durumda diye araştırmaya başlamak oldu.

Ardından Malezya, Filipinler, Tayland ve son olarak da Japonya’ya gittik. Yaklaşık dört yıl sürdü belgeselin tamamlanması. Ve tabi belgeselin çekim sürecinde çok hikayeler biriktirdik… Plastik atık sıkıntısı dünyanın her yerine yayılmış, geleceğimizi tehdit ediyor. En aklımda kalan anılardan biri Japonya ziyaretimiz sırasında gittiğimiz Kamikatsu adındaki sıfır atık kasabası oldu. Atıkları 46 parçaya ayırıyorlar. Demek ki isteyince oluyor, yapılabiliyor diye düşündürdü o ziyaret bana. Plastik atık problemi acilen farkındalık yaratılması ve gerekli önlemlerin alınması gereken konuların en başında geliyor.

28. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP28)’nda özel bir lansmanla tanıtıldı belgesel. Nasıldı ilk izlenimler ya da geri dönüşler? Tepkileri nasıl buldunuz?

Öncelikle dünyanın en önemli çevre konferansında yer almak, konuşmacı olmak benim için inanılmaz bir deneyim oldu. COP, tüm dünya ülkelerinin bir araya gelip dünyamızı, yaşadığımız çevreyi korumak için ne yapabiliriz diye konuştuğu, fikir yürüttüğü ve hatta kararlar aldığı bir platform. Muhteşem değerli bir organizasyon. Uzun yıllardır çok uğraş verdiğim belgesel lansmanını da öyle önemli bir platformda yapmak ayrıca gurur kaynağıydı. Çok verimli ve güzel geçti. İlgi büyüktü, dolayısıyla böyle kritik bir konuya dikkat çeken bir belgesel çektiğimiz için kendimizle ayrıca gurur duydum.

Güzel kontaklar biriktirdik, önemli konular konuştuk. Genel olarak olumlu geri dönüşler aldık. İnanıyorum ki tek bir insan bile güzel şeylere sebebiyet verebilir. Gönül vermek yeterli.

Belgeselin lansmanı yapıldı ama izlemek isteyenler nereden izleyecekler, onunla ilgili de bilgi paylaşalım okurlarımıza.

Şimdiye kadar, belgeselime destek veren SKD Türkiye, SOCAR Türkiye ve DenizBank ile birlikte 90 dakika içinde nasıl farkındalık yaratabiliriz üzerine kafa yorduk. Bu süreçte benimle aynı hedefte yürüyen, aynı görüşü paylaşan destekçilerim olduğu için çok mutluyum. COP’ta ilk gösterimini yaptık ve konuya gerekli ilgiyi çekmeye çalıştık. Bundan sonraki aşama topluluklarda daha fazla farkındalık nasıl yaratırız üzerine olacak. Benim önceliğim belgeselin herkes tarafından ulaşılabilir olması. Herkes izlesin, durumun kritikliğinin farkına varsın, bir farkındalık oluşsun öncelikli hedefim. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte en doğru ve hızlı şekilde nasıl herkese ulaşırız diye karar vermek. Kararı verince her yerden gerekli duyuruları yapacağız.  

Sizin de bahsettiğiniz gibi önemli kurumların desteklerini görüyoruz belgeselde. Bu ve benzeri yapımlarda bu birliktelik nasıl bir önem taşıyor sizce? 

Böyle önemli bir konuya dikkat çekmek için olabildiğince desteğe ihtiyacım olduğunu biliyordum. SKD Türkiye, SOCAR Türkiye, DenizBank, hepsi kendi alanlarında çok başarılı kurum ve kuruluşlar. Belgeseli izlediler, konunun önemini zaten biliyorlardı nasıl destek olabiliriz diye sordular. Hepimizin söyleyecek bir şeyi, anlatacak bir derdi vardı. Aynı hedef doğrultusunda bir araya geldik; Plastik atık ve mikroplastik problemine dikkat çekmek. Belgesel boyunca farklı açılardan derdimizi, konuyla alakalı yaptıklarımızı anlatıp konunun aciliyetine dikkat çekiyoruz.

Ne kadar fazla kişiye ulaşırsak o kadar daha farkındalık oluştururuz biliyoruz. Aynı hedefte ilerliyoruz dolayısıyla sponsorlarıma ayrıca teşekkür etmek isterim.

Çevre ve iklim konusu özelinde yeni bir proje var mı gündeminizde?

Her biten projenin ardından yepyeni fikirler doğuyor… Önümüzdeki günlerde yeni projelerim olacak evet.

“Bana ne; ben mi kurtaracağım dünyayı” diyenlerden değilsiniz. Çevre sorununu sizin için ‘mesele’ yapan nedir?  

İki çocuğum var ve onlara güzel bir gelecek bırakmak istiyorum. Taze balık yesinler, temiz su içsinler, temiz denizlerde yüzsünler istiyorum ve bunu bir tek kendi çocuklarım için değil bütün gelecek nesiller için arzuluyorum. Yaptığım iş dolayısıyla kitlelere ulaşabilme şansım var. Benim amacım çevre konuları ile ilgili daha fazla insanı bilinçlendirebilmek, daha fazla insana farkındalık kazandırabilmek. Bireysel farkındalıklar bir araya geldiğinde bir etki yaratıyor. Çevre sorunu dünyanın en önemli meselelerinden biri. Bu sorunda ‘ben’, ‘sen’, ‘o’ yok, hepimiz varız. Hepimiz tek hedef doğrultusunda çaba harcamalıyız; temiz bir dünya temiz bir gelecek.

Bu soruyu dünyaya dair bir şeyleri mesele eden biri olduğunuz için soruyorum. İnsan eliyle yok edilen doğa, süren savaşlar, kimi coğrafyalarda süren açlık, yoksulluk…  Böyle bir dünyada gelecek için motivasyonunuz ne?

Motivasyonum öncelikle çocuklarım. Yaşamın değerini biliyorum, yaşadığım çevrenin de değerini biliyorum. Ben gerçekten tek bir insanın bile dünyayı değiştirebileceğini düşünüyorum. Brezilya’da bir kelebeğin kanat çırpması tüm dünyayı etkileyebiliyorsa, bir insan da dünyayı değiştirebilir. Bireysel olarak alacağımız küçük önlemler aslında yarınlar için büyük adımlara dönüşüyor. Tek kullanımlık plastikten uzak durmak mesela çok küçük ve bireysel ama gelecek için çok önemli bir farkındalık. İstersen daha güzel yarınlar yaratabiliriz, ben böyle düşünüyorum, buna inanıyorum. Bütün problemleri eğer biz yaratıyorsak, bütün problemleri de biz çözebiliriz. Kolektif bilinç, farkındalık ve aksiyon çok önemli.

Sizi yakalamışken bu konunun dışında bir iki soru daha sormak isterim. İnsanların özü değişmez ama olaylara bakış açıları, yaklaşımları muhakkak ki değişiyor yaş aldıkça. Ya da başka bir ifadeyle yaşanmışlıklar, görmüşlükler artınca… Siz geçmişteki Engin Altan ile bugünkü Engin Altan arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?

Ben her zaman doğayla, çevremle, ülkemle ve etrafımda olup bitenlerle ilgili bir adamdım. Her zaman anlatacak bir derdim olmuştur. Seçtiğim meslek de derdimi anlatabilmek için güzel bir platform oluşturuyor. Şimdiki Altan için diyebilirim ki daha olgun, daha tecrübeli ve sorunlara dikkat çekebilecek güçte… Tek fark bu.

Son dönemde oyunculuktan ziyade yapımcı kimliğinizle daha fazla ön planda gibisiniz? Yakınlarda sizi beyazperde ya da ekran karşısında göreceğimiz yeni bir proje var mı? Yoksa yönetmen ve yapımcı olarak yeni bir projeyle mi geleceksiniz?   

Çok sayıda senaryo okuyup, projeleri değerlendiriyorum. Benimle aynı hedefte ilerlemek isteyen, benzer hayaller kuran yabancı bir ortağım var. Kesinlikle beni önümüzdeki süreçte daha sık yapımcı kimliğimle göreceksiniz.

Olduğunuz yerden, olduğunuz kişiden, durduğunuz yerden mutlu musunuz? Var mı daha tamamlanacak şeyler, yarım kalmış işler, yeni hedefler…

Durduğum yerden, edindiğim deneyimlerden, kazançlarımdan ve hedeflerim ile ilgili mutlu olduğum bir yaş ve dönemdeyim. Kafa olarak daha dinginim kesinlikle. Ne yapmak istediğimi, nasıl bir hedefe ilerlemek istediğimi net biliyorum, Daha bilinçliyim. Yeni projeler, yeni fikirler ve yeni hedefler hep var ve olacak… Bu tarz yeni bilinmezlikler de hayatın tuzu, biberi; hayatıma heyecan katıyor.

Demet Akalın o şarkıyı seslendirdiğine pişman oldu! Cansu Kurtçu'ya haciz davası açıldı

İLİŞKİLİ HABER

Demet Akalın o şarkıyı seslendirdiğine pişman oldu! Cansu Kurtçu'ya haciz davası açıldı

ETİKETLER

Gülşah Kerimoğlu Yasemin.com - Şef Editör
Yasemin - Gülşah Kerimoğlu

Editör Hakkında

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünden 2019 yılında onur öğrencisi olarak diplomasını aldı. Okul gazetesinde birçok habere ve röportaja imza attı. Kanal 7 Medya Grubu bünyesinde Haber 7 ve Yasemin.com’da staj yaptı. Anadolu Ajansı’nda gönüllü stajyerlik yaptı. Yasemin.com’da mesleğe ilk adımını attı. 2019 yılında Kanal 7 Medya grubu bünyesinde yer alan Yasemin.com kadın sitesinde İçerik Editörü olarak çalışmaya başladı. Burada pek çok özel habere imza attı, kategori bazında SEO içerikler oluşturdu. 2023 yılında Yasemin.com'da Şef Editör olarak görev yapmaktadır.

BİR YORUM YAPIN 1

Serkan Ozkan 10 ay önce

Temiz gelecek ve temiz ideallerinize katılıyorum. Ancak, yüz yıldır Dünyamızı yaşanmaz hale getirenlerin utanmadan çevre ve iklim adı altındaki istismarlarına çok daha endişe ile bakıyorum. Zira iklim koruma adı altında gıda, yaşam ve özgürlüklere el uzatmaya başladılar!