Evli ve iki çocuk babası olan Prof. Dr. Ahmet Akın, günümüz çağı üzerinden birtakım algı değişikliğine neden olan kuşaklarla ilgili konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Akın'ın 'Z Kuşağı mı Vav kuşağı mı, Helikopter Anne mi Anadolu Anası mı?' başlıklı köşe yazısı:
''Gencimiz iyidir, irfanlıdır, vicdanlıdır, bin yıldır İslam’la yoğrulmuş, Anadolu irfanı mayasıyla büyümüş dava sahibi, şuurlu gençtir. Her ne kadar bizim takipçisi çok olan, bazı popüler hocalarımız bu konulara girmese de, bu alanları mayınlı bölgeler olarak görse de konuşulmaya değer konularımız giderek artıyor. Bunlardan birisi de kuşaklarla ilgili tanımlar oluşturarak bir algı yönetme sürecinin içinde bulunduğumuz gerçeğidir. Bize bir genç ve anne ve baba profili sunarak bizi en aza razı etmeye ve ölümü gösterip sıtmayla mutlu yaşatmaya çalışıyorlar. Bugün bunun farkında olmalıyız.
Z kuşağı tanımı; bilinçli bir sistemin ürünüdür. Bizlere şunu diyorlar: “Senin çocuğun haz odaklıdır, anne babaya hürmet etmez, dava şuuru olmaz, Filistin’i düşünmez, sadece keyfinin ve özgürlüğünün peşinde koşar, dijital bağımlısıdır, sorumluluk almaz, farkındalığı düşüktür. Bu çağ böyle bir çağ maalesef.” Bu algı tuzağına hepimiz düşüyoruz. Çocuğumuz bu özelliklerin bir tık üstünde olunca çok mutlu oluyoruz. Böylece kendimizi aldatarak sergileyeceğimiz ebeveynlik tarzını da buna göre oluşturuyoruz.
Anne baba böyle olunca yani çocuğundan taleplerini en aza indirgeyince ortaya çıkan genç modeli de buna bağlı olarak değişebiliyor. Anne baba öğrenilmiş çaresizlik yaşayarak ebeveynlik eşiğinin çıtasını devamlı düşürüyor. Ne yaparsam yapayım zaten bu kadar olacak diye hedef ve planlarını ve çocuğuna yönelik kontrol algısını ve çizeceği sınırları devamlı esnetiyor, deyim yerindeyse vites küçültüyor.
Bu algı tuzağına tam olarak düşen anne babalar, özellikle anneler helikopter ebeveyn denilen bir başka biçilmiş rolün pençesinde kendini buluyor. Çocuğuna kazandıracağı en önemli özelliklerin karakter, ahlak, mahremiyet, irfan, hikmet, basiret, rikkat ve hasbilik gibi manevi özellikler olduğunu unutarak matematikten kaç net yaptığına, gitar kursuna gidip gitmediğine, sporuna gösterdiği özene, hangi sanat dalını icra etmesi gerektiğine ve kıyafetine dikkat ediyor. Adeta bir helikopter gibi çocuğun başının üstünde dönüp duruyor. Bir sorun olduğunda hemen danışman, yaşam koçu veya psikologda soluğu alıyor. Evet kıyafete dikkat ediyor, en iyi şeyleri giydirmeye en iyi vitaminleri aldırmaya dikkat ediyor ama kılığa yani hılığa yani ahlaka çok fazla önem veremiyor.
Çocuğu OKS’ye, SBS’ye, YLS’ye, ÜDS’ye, KPSS’ye hazırlıyor ama rahmetli Metin Balkanlıoğlu Hocamın dediği gibi MBS’ye (mahşerdeki büyük sınav) hazırlamıyor. Bu helikopter model annede daha çok tecessüm ediyor, özellikle sosyal medya anneliği üzerinden giderek yaygınlaşıyor. Yani çocuğunda maddi gelişim ile manevi gelişim dengesini kuramayan anne modeli giderek daha görünür hale geliyor.
Anne baba ne ise çocuk da o oluyor. Kahvaltıda filan dernekte, öğlen yemeğinde falan STK’da akşam yemeğinde de lokantada olursanız çocuğu da başkası büyütüyor. Başkasının çocuğunu, ailesini kurtarırken bizimki giderek Z kuşağı oluyor. Kısacası biz ne isek çocuklarımız da o oluyor. Helikopter ebeveyn olunca anne baba, çocuk da Z kuşağı oluyor. Bu çağda anne babaların çok uyanık ve teyakkuz halinde olmaları lazım, adeta çocuğunu düşünmekten beyni zonklaması lazım, çünkü bizim dolduramadığımız beyinleri deizm ve üçüncü cinsiyet veya cinsiyetsizlik vebaları doldurabilir her an.
Ama böyle olmayanlar da var ve benim yakın çevremde Z kuşağı tanımına uymayan çok sayıda genç akrabam, yeğenim var. Eğer bu bir kuşak ise hepsinin, her gencin benzer olması gerekmez mi? Neden bunlar farklı?
Cevabı hemen vereyim. Tek fark anne babanın helikopter ebeveyn değil Anadolu ebeveyni olması, ailesinin geleneklerini terk etmemesi, modernleşme tuzağına kapılmamış olmaları, hem kıyafete hem de kılığa dikkat etmeleri, gardıroplarını ve buzdolaplarını sürekli kontrol etmeleri.
Çok küçük yaşlardan itibaren kültür, din ve medeniyet ekseninde çocuklarını yetiştirmeleri. Evliliklerini geciktirmemeleri, mahremiyetlerine özen göstermeleri. Ayrıca kendilerinin de böyle olmaları ve yapmadıklarını çocuklarından istememeleri. Evi evde ev gibi yaşamaları. Bunlar farkında ve sorumlu ebeveynler, bunların çocuğu da Z değil Vav kuşağı oluyor. Böyle güçlü bir gençlik alttan geliyor inşallah.
Bu hafta Sayın Cumhurbaşkanımızın torunu ve muhterem Bilal Erdoğan Bey’in evladı ile Sayın Meclis Başkanımız Mustafa Şentop Bey’in çocuklarının hafızlık merasimleri oldu, cuma günü Ayasofya Kebir Camii Şerifi'nde. Öncelikle her iki kardeşimizi ve diğer tüm hafız olan kardeşlerimizi tebrik eder, İslam’a uygun, mutlu ve huzurlu bir hayat dilerim. İslam'la ve Kuran'la yoğrulan bu kardeşlerimiz işte Z kuşağı olmayacak, Vav Kuşağı olacaklar.
Bu dönemde çok şükür torunu hafız olan bir Cumhurbaşkanımız ve oğlu Hafız olan bir Meclis Başkanımız var. Kur'an'a hizmet etmek, önem vermek Kuran-ı Kerim'e değil bizzat Sayın Cumhurbaşkanımıza değer katar, şahsını onurlandırır. Şerefine şeref katar. Çok şükür Zati Âlileri de bunun bilincinde.
Bu arada Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamıza ve Din Öğretimi Genel Müdürü Sayın Dr. Nazif Yılmaz Hocamıza da şükranlarımızı sunalım. Gece gündüz demeden bir yandan Kur’an kursları ile bir yandan Hafızlık Proje İmam Hatip Okulları ile olağanüstü bir gayret sarf ederek Cumhurbaşkanlığımız önderliğinde Vav kuşağının yetişmesi için çabalıyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'ne bağlı hafızlık projesi hâlen 47 proje ve 148 program imam hatip ortaokulunda sürdürülüyor. Örgün eğitimle birlikte hafızlık projesi kapsamında, proje okullarında 8.404; program okullarında ise 10.132 öğrenci öğrenim görmektedir. Toplam öğrenci sayısı 18.536. Bu okullarda 6.882 öğrenci yüzünden okurken, 9.043 öğrenci hafızlık eğitimi yapmakta. Çok şükür 2.611 öğrenci ise hafızlığını tamamlamış bulunmakta. Bu çocuklarımız hem hafız hem sanatçı, sporcu, mühendis ve doktor olacaklar inşallah. Profesör olacaklar. Ayrıca diyanet işleri başkanlığımıza bağlı kuran kurslarında da yüzlerce talebe her yıl hafız oluyor.
Bir hafız psikolojik danışman ve profesör doktor olarak hafızlık eğitiminin çocuklarımıza son derece önemli sayısız sosyal, zihinsel ve manevi katkısı olduğunu her zaman dile getirdim. İnşallah beklentimiz son yıllara kadar mahzun ve garip koşullarda devam eden bu önemli müessesenin giderek gerektiği önemi daha fazla kazanması ve hem halkımızın hem de iktidarın hafızalarımıza daha çok sahip çıkmasıdır. Bundan sonraki tüm hafızlarımızın icazetlerini bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımları ile belli aralıklarla Ayasofya'da yaparız inşallah. Binlerce hafız kardeşimiz bu kutsal mabedi şenlendirir mübarek sesleriyle.
Bu çağda bize genç lazım, yavrularımızı İslam’la, Kur’an’la ve kadim kültürümüzle yetiştirmemiz lazım. Elbette sanatı da olacak, spor da yapacak, en iyi okullarda da okuyacak ama bunlar 1’in sağındaki sıfırlar. Başa 1’i yani İslam ve Kur’an'ı koymazsak bu özelliklerin hepsi solda sıfır kalırlar. Huzur İslam’dadır, bu sözü eskiden arabalarımızın arka camına yapıştırırdık, şimdi alıp evlerimizin başköşesine asma vaktimiz geldi.
Selametle…''
BİR YORUM YAPIN 0