
Toprağın bağrına atılan bir tohum, çatlamak, başını topraktan çıkarmak ve güneşe doğru filizlenmek için dua eder. “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve Ona hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Peki bu nasıl olmaktadır?
Zikir, sadece insanın yaptığı bir ibadet değildir. Yüce Allah’ın yarattığı bütün canlılar kendi lisanlarıyla Rablerini zikrederler. Şu kocaman kâinattaki mevcudat kendi lisanı haliyle her daim hiç durmadan Allah’ı zikretmektedir. Arz ve sema ehli yaratıcısı olan Hâlık’ını zikretmekten bir an bile olsun geri durmazlar. Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, mevcudattaki yarattığı bütün canlılara kendisini zikretme ve övme iradesini yüklemiştir. Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan insandan en küçük bir sineğe kadar yaratılan bütün canlılar Rablerini kendi lisanlarıyla zikredip hamd-ü sena ederler.
PEKİ CANSIZ VARLIKLAR DA ALLAH'I ZİKREDER Mİ?
Bir kimse kendini ne kadar namaza teslim ederse zamanla ahlaki bozuklukları da düzelir. Allah Azze ve Celle, Ankebut suresinin 45. Ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor;
''(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.'' Namazı ikame etmek, ne dediğimizin ve ne yaptığımızın şuurunda, tadili erkanına uygun olarak dosdoğru kılmak demektir. İşte bu namaz bizim ahlaki bozukluklarımızı giderir. Ayrıca namazın en büyük zikir olduğu da buyrulmaktadır. Bu kavram çok geniş manalar ihtiva eder. Kısaca özetlemek gerekirse bize Allahu Teala’yı hatırlatan her şey zikirdir. Namaz, doğrudan ‘’Rabbimizle olan konuşma’’ olduğu için en büyük zikirdir. Her hatırlama, akabinde Allah ile birlikte olma şuuru kazandırır ve davranışlarımız da o bilinçle düzelmeye başlar.
Ayeti kerimede kainattaki her varlığın kendine mahsus zikirlerinin olduğu şu şekilde açıklanmaktadır
"Kainatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin, Onu anmasın, Ona dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz." (İsra, 17/44) Namaz, tüm varlıkların ibadetini bünyesinde barındırır. Metafizik açıdan baktığımızda dağların dikey, hayvanların da yatay pozisyonda; bitkiler de kökleriyle besin aldıkları için onların da başları aşağı olarak, hal diliyle fiilen Allaha ıbadette bulundukları söylenebilir. İşte namaz bu kadar önemli ve kapsamlı bir ibadettir. Namaz denilince akla sadece belli hareketlerle talim edilen bir ibadet gelmemeli Zira bu ibadetin bir de görünmeyen batıni kısmı vardır.
Yeryüzünde insan dışındaki canlılara baktığımız zaman esas olarak üç şekilde görürüz:
- - Dik olarak ayakta duranlar: Bitkilerin çoğunluğu ile iki ayaklı hayvanlar gibi.
- - Yarı ayakta, yani, eğik olarak duranlar: Dört ayaklı hayvanlar gibi.
- - Yerde sürünenler: Sürüngen hayvanlarla bâzı bitki çeşitleri gibi.
Bu saydığımız mahlûklar, yukarıdaki âyetin ifade ettiği ibâdetlerini, bulundukları şekilleriyle yapmaktadırlar.
BİR YORUM YAPIN 0