Zuhruf Suresi'nin faziletleri nelerdir? Zuhruf Suresi okunuşu ve anlamı

Adını, Kur'an-ı Kerim'in 35. suresinden alan Zuhruf Suresi Müslümanlar için birçok bilgi içerir. Peki Mekke döneminde Şura suresinden sonra nazil olmuş Zuhruf Suresi'nin faziletleri nelerdir? Zuhruf Suresi'nin Arapça okunuşu ve Türkçe meali...

Zuhruf Suresi, Ha-mim harfleriyle başlayan (havamim) yedi suresinin dördüncüsüdür. Seksen dokuz ayet olup fâsılaları bir âyette ل, on âyette م, diğerlerinde ن harfidir. Mekke döneminin ikinci yarısında indiği bilinen Zuhruf suresinin içeriğini üç bölümde incelemek mümkün. Surenin 1 ila 8. ayetleri arasında Kur'an'ın vahiy ürünü olduğu, fakat haddi aşan inkârcıların bunu kabul etmek istemedikleri ve önceki peygamberler döneminde benzer davranışlarda bulunanların helâk edildiği ifade edilir. O'nun varlığını ve tek olduğunu konu edinen bu bölümde kainatı yaratan ve dünyayı insan hayatı için elverişli kılan Allah'ın varlığının aslında inkârcılar tarafından da bilindiği aktarılır. Suresinin 9 ila 28. ayetleri arasını bölümde, peygamberlerin hitap ettiği zümreler içinde atalar kültüne sarılanların bulunduğu, fakat bunların helâk edildiği söylenmektedir. Hz. İbrâhim'in ise, babasının da bağlı olduğu puta tapıcılıktan ayrılıp tevhid anlayışını sonraki nesillere miras bıraktığı belirtilmektedir.

Suresinin ikinci bölümünü kapsayan 29-65. ayetlerinde Mekke müşriklerine işaret edilerek kendilerine Kur’an ve onu açıklayan Allah'ın elçisi gelince Kur'an'ın etkili bir büyüden ibaret olduğunu ileri sürdükleri, Mekke veya Medine halkından servet ve sosyal mevki sahibi büyük bir zata gelmesinin gerektiğini söyledikleri bildirilir. Daha sonra Resûlullah (SAV)'e mânevî açıdan sağır olanlara sesini duyuramayacağı, körlere ve hak yoldan büsbütün sapanlara gerçeği gösteremeyeceği aktarılır.

Vakıa suresi okunuşu ve türkçe anlamı! Vakıa suresi ne için okunur?İLİŞKİLİ HABERVakıa suresi okunuşu ve türkçe anlamı! Vakıa suresi ne için okunur?

Surenin üçüncü bölümü ise ahiret hayatına dairdir. Kıyamet gününün ansızın vuku bulacağının haber verilmesiyle başlar. Allah'ın âyetlerine iman edip emirlerine uyanların korkmayacakları ve üzülmeyecekleri belirtilir ve cennet nimetlerine kısaca temas edilir. "Mücrim" diye nitelendirilen inkârcıların ebediyen cehennemde kalacakları, bunun bir zulüm değil dünyadaki davranışlarının neticesi olduğu ve şiddetli azap yüzünden hayatlarına son verilmesi yolundaki arzularının da yerine getirilmeyeceği söylenir.

ZUHRUF SURESİNİN FAZİLETLERİ NELERDİR?

Zuhruf Suresi'nin okuyan kişinin;

  • Şeytanın vesvesesinden korunması,
     
  • Geçimsiz eşlerin aralarının düzelmesi,
     
  • İlminin artması,
     
  • Nazardan korunması,
     
  • Ters giden işlerinin yoluna girmesi,
     
  • Ayrıca kurakta yağmurun yağması umulur.

ZUHRUF SURESİ'NİN OKUNUŞU VE ANLAMI

1. SAYFA;

Zuhruf 1. sayfa

Zuhruf 1. sayfa

Bismillahirrahmanirrahim

1.Hâ mim.
2.Vel kitâbil mubîni.
3.İnnâ cealnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
4.Ve innehu fî ummil kitâbi ledeynâ le alîyyun hakîm(hakîmun).
5.E fe nadribu ankumuz zikre safhan en kuntum kavmen musrifîn(musrifîne).
6.Ve kem erselna min nebîyin fîl evvelîn(evvelîne).
7.Ve mâ ye’tîhim min nebîyin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
8.Fe ehleknâ eşedde minhum batşen ve madâ meselul evvelîn(evvelîne).
9.Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunne halakahunnel azîzul alîm(alîmu).
10.Ellezî cealekumul arda mehden ve cealelekum fîhâ subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne).

2. SAYFA;

Zuhruf 2. sayfa

Zuhruf 2. sayfa

11.Vellezî nezzele mines semâi mâen bi kader(kaderin), fe enşernâ bihî beldeten meyten, kezâlike tuhracûn(tuhracûne).
12.Vellezî halakal ezvâce kullehâ ve ceale lekum minel fulki vel enâmi mâ terkebûn(terkebûne).
13.Li testevû alâ zuhûrihî summe tezkurû ni’mete rabbikum izâsteveytum aleyhi, ve tekûlû subhânellezî sahhara lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn(mukrinîne).
14.Ve innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).
15.Ve cealû lehu min ibâdihî cuz’â(cuz’en), innel insâne le kefûrun mubîn(mubînun).
16.Emittehaze mimmâ yahluku benâtin ve asfâkum bil benîn(benîne).
17.Ve izâ buşşira ehaduhum bi mâ darabe lir rahmâni meselen zalle vechuhu musvedden ve huve kezîm(kezîmun).
18.E ve men yuneşşeu fîl hılyeti ve huve fîl hısâmi gayru mubîn(mubînin).
19.Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, se tuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne).
20.Ve kâlû lev şâer rahmânu mâ abednâhum, mâ lehum bi zâlike min ilmin in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).
21.Em âteynâhum kitâben min kablihî fe hum bihî mustemsikûn(mustemsikûne).
22.Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muhtedûn(muhtedûne).

3. SAYFA;

Zuhruf 3. sayfa

Zuhruf 3. sayfa

23.Ve kezâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne).
24.Kâle e ve lev ci’tukum bi ehdâ mimmâ vecedtum aleyhi âbâekum, kâlû innâ bi mâ ursıltum bihî kâfirûn(kâfirûne).
25.Fentekamnâ minhum fanzur keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
26.Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi ve kavmihî innenî berâun mimmâ ta’budûn(ta’budûne).
27.İllâllezî fataranî fe innehu se yehdîni.
28.Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn(yerciûne).
29.Bel metta’tu hâulâi ve âbâehum hattâ câehumul hakku ve resûlun mubîn(mubînun).
30.Ve lemmâ câe humul hakku kâlû hâzâ sihrun ve innâ bihî kâfirûn(kâfirûne).
31.Ve kâlû lev lâ nuzzile hâzâl kur’ânu alâ raculin minel karyeteyni azîm(azîmin).
32.E hum yaksimûne rahmete rabbike, nahnu kasemnâ beynehum maîşetehum fîl hayâtid dunyâ ve rafa’nâ ba’dahum fevka ba’dın deracâtin li yettehıze ba’duhum ba’dan suhriyyâ(suhriyyen), ve rahmetu rabbike hayrun mimmâ yecmaûn(yecmaûne).
33.Ve lev lâ en yekûnen nâsu ummeten vâhıdeten le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim sukufen min fıddatin ve meârice aleyhâ yazherûne.

4. SAYFA;

Zuhruf 4. sayfa

Zuhruf 4. sayfa

34.Ve li buyûtihim ebvâben ve sururan aleyhâ yettekiûn(yettekiûne).
35.Ve zuhrufen, ve in kullu zâlike lemmâ metâul hayâtid dunyâ, vel âhiratu inde rabbike lil muttakîn(muttakîne).
36.Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
37.Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
38.Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn(karînu).
39.Ve len yenfeakumul yevme iz zalemtum ennekum fîl azâbi muşterikûn(muşterikûne).
40.E fe ente tusmius summe ev tehdîl umye ve men kâne fî dalâlin mubîn(mubînin).
41.Fe immâ nezhebenne bike fe innâ minhum muntekımûn(muntekımûne).
42.Ev nuriyennekellezî vaadnâhum fe innâ aleyhim muktedirûn(muktedirûne).
43.Festemsik billezî ûhıye ileyke, inneke alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
44.Ve innehu le zikrun leke ve li kavmike, ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).
45.Ves’el men erselnâ min kablike min rusulinâ e cealnâ min dûnir rahmâni âliheten yu’bedûn(yu’bedûne).
46.Ve lekad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihî fe kâle innî resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).
47.Fe lemmâ câehum bi âyâtinâ izâ hum minhâ yadhakûn(yadhakûne).

5. SAYFA;

Zuhruf 5. sayfa

Zuhruf 5. sayfa

48.Ve mâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uhtihâ ve ehaznâhum bil azâbi leallehum yerciûn(yerciûne).
49.Ve kâlû yâ eyyuhâs sâhırud’u lenâ rabbeke bimâ ahide indeke innenâ le muhtedûn(muhtedûne).
50.Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne).
51.Ve nâdâ fir’avnu fî kavmihî kâle yâ kavmi e leyse lî mulku mısra ve hâzihil enhâru tecrî min tahtî, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).
52.Em ene hayrun min hâzâllezî huve mehînun ve lâ yekâdu yubîn(yubînu).
53.Fe lev lâ ulkıye aleyhi esviratun min zehebin ev câe meahul melâiketu mukterinîn(mukterinîne).
54.Festehaffe kavmehu fe atâûhu, innehum kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne).
55.Fe lemmâ âsefûnântekamnâ minhum fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne).
56.Fe cealnâhum selefen ve meselen lil âhırîn(âhırîne).
57.Ve lemmâ duribebnu meryeme meselen izâ kavmuke minhu yasıddûn(yasıddûne).
58.Ve kâlû e âlihetunâ hayrun em huve, mâ darabûhu leke illâ cedelâ(cedelen), bel hum kavmun hasımûn(hasımûne).
59.İn huve illâ abdun en’amnâ aleyhi ve cealnâhu meselen li benî isrâîl(isrâîle).
60.Ve lev neşâu le cealnâ minkum melâiketen fîl ardı yahlufûn(yahlufûne).

6. SAYFA;

Zuhruf 6. sayfa

Zuhruf 6. sayfa

61.Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).
62.Ve lâ yasuddennekumuş şeytân(şeytânu), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).
63.Ve lemmâ câe îsâ bil beyyinâti kâle kad ci’tukum bil hikmeti ve li ubeyyine lekum ba’dellezî tahtelifûne fîhi, fettekûllâhe ve etîûni.
64.İnnallâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûhu, hâzâ sırâtun mustakîm(mustakîmun).
65.Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne zalemû min azâbi yevmin elîm(elîmin).
66.Hel yanzurûne illâs sâate en te’tiyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
67.El ehillâu yevme izin ba’duhum li ba’dîn aduvvun illâl muttakîn(muttakîne).
68.Yâ ibâdi lâ havfun aleykumul yevme ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne).
69.Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn(muslimîne).
70.Udhulûl cennete entum ve ezvâcukum tuhberûn (tuhberûne).
71.Yutâfu aleyhim bi sıhâfin min zehebin ve ekvâbin, ve fîhâ mâ teştehîhil enfusu ve telezzul a’yun(a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
72.Ve tilkel cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
73.Lekum fîhâ fâkihetun kesîratun minhâ te’kulûn(te’kulûne).

7. SAYFA;

Zuhruf 7. sayfa

Zuhruf 7. sayfa

74.İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
75.Lâ yufetteru anhum ve hum fîhi mublisûn(mublisûne).
76.Ve mâ zalemnâhum ve lâkin kânû humuz zâlimîn(zâlimîne).
77.Ve nâdev yâ mâliku li yakdi aleynâ rabbuke, kâle innekum mâkisûn(mâkisûne).
78.Lekad ci’nâkum bil hakkı ve lâkinne ekserakum lil hakkı kârihûn(kârihûne).
79.Em ebramû emran fe innâ mubrimûn(mubrimûne).
80.Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrahum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn(yektubûne).
81.Kul in kâne lir rahmâni veledun fe ene evvelul âbidîn(âbidîne).
82.Subhâne rabbis semâvâti vel ardı rabbil arşi ammâ yasıfûn(yasıfûne).
83.Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yû’adûn(yû’adûne).
84.Ve huvellezî fîs semâi ilâhun ve fîl ardı ilâhun, ve huvel hakîmul alîm(alîmu).
85.Ve tebârakellezî lehu mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, ve indehu ilmus sâati, ve ileyhi turceûn(turceûne).
86.Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihiş şefâate illâ men şehide bil hakkı ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).
87.Ve le in seeltehum men halakahum le yekûlunnallâhu fe ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).
88.Ve kîlihi yâ rabbi inne hâulâi kavmun lâ yu’minûn(yu’minûne).
89.Fasfah anhum ve kul selâmun, fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).

ZUHRUF SURESİ'NİN TÜRKÇE ANLAMI:

1. SAYFA;

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla.

1. Hâ Mîm.
2, 3. Apaçık Kitab'a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur'an yaptık.
4. Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.
5. Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?
6. Halbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.
7. (Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
8. Biz, onlardan daha çetinlerini de helak ettik. Öncekilerin örneği geçti!
9. Andolsun, onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka, "Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı" diyeceklerdir.
10. O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir.

2. SAYFA;

11. O gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.
12, 13, 14. O bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve "Bunu hizmetimize veren Allah'ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz" diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.
15. Böyle iken ("melekler Allah'ın kızlarıdır" demek suretiyle) kullarından bir kısmını O'nun parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür.
16. Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı
17. Onlardan biri, Rahmân'a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, öfkesinden yüzü simsiyah kesilir.
18. Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah'a isnad ediyorlar?
19. Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.
20. "Eğer Rahmân dileseydi biz onlara kulluk etmezdik" dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
21. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar?
22. Hayır! Onlar sadece, "Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, ve biz onların izlerinden gitmekteyiz" dediler.

3. SAYFA;

23. İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, "Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz" demiş olmasınlar.
24. (Gönderilen uyarıcı,) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlar, "Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler.
25. Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu!
26. Hani İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: "Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım."
27. "Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir."
28. İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.
29. Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.
30. Fakat kendilerine Hak gelince, "Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkar ediyoruz" dediler.
31. "Bu Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!" dediler.
32. Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır.
33. Eğer bütün insanlar (kafirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân'ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık.

4. SAYFA;

34, 35. Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O'na karşı gelmekten sakınanlarındır.
36. Kim, Rahmân'ın Zikri'ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.
37. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.
38. Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!" der.
39. Onlara, "(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız" denir.
40. Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?
41. Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız.
42. Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter.
43. Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.
44. Şüphesiz bu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.
45. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân'dan başka kulluk edilecek ilahlar var etmiş miyiz?
46. Andolsun, biz Mûsâ'yı mucizelerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, "Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti.
47. (Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!

5. SAYFA;

48. Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık.
49. (Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz" dediler.
50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.
51. Firavun kavmine seslenerek dedi ki: "Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?"
52. "Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?"
53. "(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?"
54. Firavun kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.
55. Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk.
56. Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık.
57. Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.
58. "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?" dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.
59. İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları'na örnek kıldığımız bir kuldur.
60. Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.

6. SAYFA;

61. Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.
62. Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.
63. İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin."
64. Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.
65. Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin haline!
66. Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir.
67. O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.
68, 69. (Allah şöyle der:) "Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de."
70. "Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz."
71. Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.
72. İşte, bu yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.
73. Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.

7. SAYFA;

74. Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.
75. Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.
76. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.
77. (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) "Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin." O da, "Siz hep böyle kalacaksınız" der.
78. Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.
79. Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.

80. Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.
81. (Ey Muhammed!) De ki: "Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum."
82. Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır.
83. Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.
84. O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilah olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
85. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O'nun katındadır ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz.
86. Onu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler.
87. Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, "Allah" derler. Öyleyken nasıl döndürülüyorlar?
88. Onun (Muhammed'in), "Ya Rabbi!" demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir kavimdir.
89. Şimdilik sen onları hoş gör ve "size selam olsun" de. Yakında bilecekler.

El-Latif (c.c) ne demek? El-Latif isminin faziletleri nelerdir? Esmaül Hüsna El-Latif...

İLİŞKİLİ HABER

El-Latif (c.c) ne demek? El-Latif isminin faziletleri nelerdir? Esmaül Hüsna El-Latif...

ETİKETLER

BİR YORUM YAPIN 0