Mevlid-i Nebi haftası Peygamber Efendimiz'i tanımak için en güzel fırsatlardan biridir. Ülkemizde her sene kutlanılan haftada yapılan etkinliklerle, okunan Kuran'la ve çekilen tespihlerle Peygamber'imiz yad ediliyor. Şerafettin Kalay Hoca, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'in (SAV) doğduğu günde, Mevlid-i Nebi haftasının önemini ve Hz. Peygamberi anlattı. Kalay'ın anlattıkları haberimizde.
Mevlid-i Nebi haftası ülkemizde Mevlid kandilinden sonra gelen hafta olarak her sene kutlanıyor. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) nuruyla dünyayı nurlandırdığı, doğduğu günleri yad etmek için nafile ibadetler arttırılır. Salavatlara olabildiğince fazla yer verilmesi önerilir çünkü Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) “Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât ü selâm getirendir.” (Tirmizî) buyurmuştur. Araştırmacı yazar Şerafettin Kalay Hz. Muhammed'in (SAV) tebliğ yolunda yaşadıklarını ve ahirete irtihal edince kalan sahabenin İslam davasına sarılışlarını anlattı. İşte Peygamber Efendimiz'in (SAV) hayatıyla ilgili merak edilenler...
"PEYGAMBER EFENDİMİZ ÇİLELER ÇEKMİŞTİR"
Mevlid-i Nebi deyince Peygamber Efendimiz (SAV) aklımıza geliyor. Siz Peygamber Efendimizi nasıl anlatırsınız?
Bismillahirrahmanirrahim
Rabb’imize sonsuz hamdu sena, kainatın Efendisine, iki cihan güneşine sonsuz salat-u selam eyliyoruz. Rasulullah (SAV) Efendimiz üzerine düşen vaziyefeyi bütünüyle yapan ve gerçekten gönlü huzur içerisinde bu dünyadan ayrılan hatemul enbiyadır. Arap yarımadası hiçbir devletin olmadığı yarımadadır. Türkiye’nin üç katı daha fazla topraklarda bir devlet yoktur. Kabileler vardır ve kabilelerin çoğu birbiriyle kan davalıdır. Böyle toprakları içerisinde Allah Rasulu iman nuruyla o insanları bir araya getirmiştir ve iki dev imparatorluğun topraklarına sınır olan bir devlet kurmuştur. Aynı zamanda bu insanları iman kardeşliğiyle bir arada buluşturmuştur ve cihana sonraki yıllara da tesir edecek muazzam bir devlet bırakmıştır. Sadece devlet değil bir nizam bırakmıştır. Rabb’imizin yeryüzünü tanzim, tertip ve idaresi için ilahi kanunlarını bırakmıştır. Netice itibariyle kıyamete kadar devam edecek iman nurunun pırıltılarını bırakmıştır. Çileler çekmiştir, o çilelere katlanmıştır.
"ZORLUKLARA KATLANMIŞTIR"
Zaman zaman burukluklar da yaşamıştır, ama onlara da katlanmıştır. Hatırlayınız Rasulullah (SAV) Efendimiz Taif’te taşlandıktan sonra bir üzüm bağına sığındıklarında “Ya Rab çaresizliğimi sana şikayet ediyorum. Yalnızlığımı, garipliğimi, acizliğimi sana şikayet ediyorum” der. Bu burukluğun, acının, kendisini korumak için çırpınan aciz insanın Zeyd İbni Harise’nin yaralarından akan kanları görmesi sebebiyledir. Elbette bu gönül burucudur ama o cümlenin arasında o günkü hem Rabb’ine sığınış, hem zayıflığını acizliğini idrak edişin arasında bir cümle daha vardır. 'Rabb’im eğer bana düşeni yapabiliyorsam, üzerimdeki vazifeyi gerçekleştirebiliyorsam bana yapılanları aldırmıyorum’ diyor. Tebliğdeki azim ve gayretin istikrarının, vazgeçmişliğin olmadığının ve kalbinde Kendi vazifesine kilitlendiğinin bir ifadesidir. Yeniden azimle tebliğe dönüşün ifadesidir.
"HAZRETİ PEYGAMBER'İN VEDA HACCINDA YANINDA 120 BİN İNSAN VARDI"
Yıllar geçmiştir, Mekke-i Mükerreme’yi üç kişi olarak terk etmiştir. Birisi Ebubekir Hz., ikincisi gözümüzden kaçan başka bir sahabi Amir ibni Hüreyfe (as). Amir Ebu Bekir’in hürriyetine kavuşturduğu, hayvanlarının çobanlığını yaptığı, onlar Sevr mağarasındayken mağaraya yaklaşan hayvanlara süt veren kişidir. Bu insan Allah Rasulünün hicretine ortaklık etmiştir. Hicretinde Allah Rasulune hizmet etmiştir. Bir de yol rehberi var. Abdullah İbni Ureykıt. Onu dile getirmedim çünkü o Müslüman değildir ama mert bir insandır. Sonuna kadar da mertliğini devam ettirmiştir. Allah Rasulü Mekke-i Mükerreme’yi o gün üç kişi olarak terk etmiştir. Ondan öncede Medine-i Münevvere’ye intikal eden sahabeler 1000 rakamının altındadır. O günlerin şartlarında sayı olarak azlardır. Sonraki on yıl içerisinde çok şeyler değişmiştir. Efendimiz (SAV) üç kişi olarak terk ettiği Mekke-i Mükerreme’ye sekiz yıl sonra 10.000’lik mücahit ordusuyla gelmiş. Mekke silah bile çekemeden teslim olmak zorunda kalmıştır. Bundan yaklaşık bir yıl sonra Peygamber Efendimiz (SAV) veda haccına gelmiştir. Çevresinde bu sefer 120.000 insan vardır. Böylece İslam nuruyla yarımadanın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar bir bütünleşme olmuştur.
"DİLLERE DESTAN SAHABİLER BIRAKMIŞTIR"
Bu dünyadan ayrılırken de son olarak Mescid-i Nebevi’de sahabileri Hz. Ebubekir’in arkasında saf saf olarak görmüş. Hatta gülümsemiş, pencereye yakın olanlar Peygamber Efendimiz’in iyileştiğini, namaza gelebileceğini zannetmişler ama perdeyi kapatmış. Daha sonra da Aişe validemiz O’nun halsizleştiğini görünce kucaklamış ve o’nun kucağında hayata gözlerini yummuştur. Bu insanlar kendilerine öğrettiği şekilde Allah uğruna bir araya gelişlerini, ibadet edişlerini, davaya sahip çıkışlarını görmüş, şahit olmuş, geride ilahi nizam bu dünyadan gönül huzuru içerisinde gitmiştir. O’nun geriye bıraktığı sahabiler daha sonra bu davayı ufuklar ötesine taşımış. Bosna’da Poçi Teli denilen bir köy vardı oraya kadar. Kuzey’de Rusya’nın bağrına kadar, doğuda Çin seddine kadar, hatta biraz güneydoğuda Endonezya'nın en uzak adalarını da düşünürsek, Pasifik’in ortalarına kadar muazzam bir tarih geride bırakarak bu dünyadan ayrılmıştır. Bu dava oralara kadar uzanmıştır. Bunu temin etmek bir insan için kolay değildir. Peygamber’de neticede bir insandır ama hak davayı hem sarılışı hem yaşayışı hem daha sonraki nesillere binlerce sahabi bırakılışı dillere destan olacak güzelliktedir.
"SAHABİLER GİTTİĞİ YERLERDE YOL GÖSTERMİŞLERDİR"
Yetiştirdiği sahabiler üniversite mezunu değildi. Allah Rasulu’nun öyle bir tahsilinden geçtiler, ahlakıyla ahlaklandılar ki daha sonra nerelerde komutan oldularsa insanları kendilerine hayran bıraktılar. Nerenin varisi oldularsa oradaki insanlar o sahabiye dört elle sarılmışlardır. Hatta Abdullah İbn-i Mesud, minyon tipli bir sahabidir, Irak halkı Abdullah İbn-i Mesud’a tek bir kelime söyletmez. Kıraati üzerine tek kıraat kabul etmez. Binlerce talebe yetiştirmiştir. Onların içerisinde yaklaşık 17 kadarı -bazıları 30 da diyor- müçtehit çıkmıştır. Müçtehit sıradan insanlar değildir. Birçok bilgiyi aynı anda beyninde toplayan ve onları zihninde evirip çevirip neticeler çıkarabilen insanlardır. Geride Muhammed Zayd el Kefseri diye Osmanlı’dan bize kalan son alimlerdendir. O’nun söylediğine göre dört binlik alim ordusu bırakarak gitmiştir. Sahabiler her biri gittiği yerde yol göstermiş, gerçekten hidayet rehberi olmuştur. Bunun manası şudur. Peygamber Efendimiz sadece bu kadar geniş bir araziye, binlerce insanı yetiştirmemiş, daha sonraki yıllarda aziz insanların kıyamete kadar devam edecek davasını, hepsinden ecir alma hakkına sahip olmuştur. ‘Kim iyi bir çığır açarsa onun ecrini alır ve o yolda giden insanların kazandığı ecirlenlerden de ecir alır.' Dolayısıyla Peygamber Efendimiz kıyamete kadar devam edecek bu aziz neslin ecrini alacaktır. Camilerin ecri vardır. Hidayete kavuşan milyonlarca insanın ecri vardır. İşlenen nice hayrın ecri vardır. Nice batıl zihniyetin yerle bir olmasının ecri vardır. Adalet uygulandığı zaman ondan gelen ecir vardır. Peygamber Efendimiz (SAV) bütün bunları miras olarak bırakmıştır.
"BİZ ALLAH'A GİDEN YOL BİLİRİZ"
Cenabı Allah (c.c) ecrini ziyade etsin diyoruz. Kendisi çilelere katlanmıştır. Gönül rahatlığı apayrı bir şey ama bedeni rahatlığı duymadan gitmiştir çünkü on yılın içerisinde 20’nin üzerinde seferi var. Bu seferler kısa seferler değil. Tebuk seferini düşünün günlerce sahralarda gidiyorsunuz ve onca yolu günlerce geri dönüyorsunuz. Efendimiz’in yaşadığı odalar küçücük odalardır. Validelerimiz vefat edince mescidi genişletmek için odaların yıkılmasına kara verilmiştir. Sahabiler o odalar yıkılırken göz yaşı dökmüşlerdir. Nedeni ise Allah Rasulu’nün nasıl yaşadığını insanlar görseydiler denmiştir. Şu anki mescid-i Nebevi O’nun bıraktığının herhalde dokuz katı büyüklüğündedir. Şimdi binlerce insan Beytullah’ın çevresine sığmıyor. Cenab’ı Allah ecrini ziyade eylesin. O’na ümmet olduğumuz için son derece sevinçliyiz. Hayranıyız. Biz Allah’a giden bir yol biliriz Allah Rasulunun izi: Başka yol bilmeyiz. Bundan sevinç ve gurur duyuyoruz. Son olarak bir hatırayla kapatalım. Hz. Ömer (ra): Bir gün geç vakitlere kadar Ebubekir ve Allah Rasulu (SAV) sohbet ettik. Sohbet noktalandı. Gece vakit ilerleyince Rasulullah evine gitmek için ayaklandı. Biz de ayağa kalktık. Allah Rasulunu evine bırakacaktık. Sonradan dönecektik. Mescidin yanından geçiyorduk. Mescidden Abdullah’ın Kuran-ı Kerim okuyuşu duyulmaya başladı. Abdullah ibni Mesud, Peygamber’imizin hizmetkarıdır. Yetimdir. Anneciğine bakan kişidir. Müslüman olunca Rasulullah’ın yanına gelmiştir. Efendimiz bu zeki insanı yanına almıştır. O’da Efendimiz’in yanından hiç ayrılmamıştır. O kendinden geçmiş olarak Kuran-ı Kerim okuyor. Gecenin ıssızlığı içerisinde sesi dalga dalga yayılıyor. Efendimiz sokakta onu dinlemeye başlamıştır. Kuran-ı Kerim bittikten sonra Abdullah ibni mesud dua etmeye başlamış. Abdullah (ra) dua ediyor dışarda Rasulullah (SAV) ona iste verileceksin diyor. Bunu anlatan Hz. Ömer keşke daha fazla dua etsin arzu ettim diyor çünkü Allah Rasulu kabul garantisi veriyor. Dua bitti, Rasulullah yürümeye başladı. Rasulullah’ı evine bırakıp geri döndük. Sabah namazından sonra ilk işim Abdullah’ın evine gitmek oldu. Gece yaşanan hatırayı ona anlatacaktım. Ona müjdeleyecektim. Varınca Ebubekir’in bu hayırda da beni geçtiğini gördüm. Hayrı o kazanmıştı. O duanın içerisinde Abdullah diyor ki: Ya Rab beni Rasulunden ayırmadın. Ya Rab ne olur kıyamet gününde de ayırma. Bizde 1400 yıl sonrasında Peygamber Efendimizi görmeyen bir nesil olarak aynı duayı ediyoruz:
Ya Rab... Bizleri Rasulune ümmet eyledin. Yarın kıyamet gününde de ümmet eyle. Orada bir araya gelenlerden eyle. Havuzunun çevresinde buluşanlardan eyle. O’nun safından haşrolan kullarından eyle. Ya Rab bizi zalimler safından eyleme. Hak yolda daim eyle. Allah’ın feyzi üzerinize olsun ve salih amellerle nice yıllar birbirini takip etsin. Rabb’im iman kardeşlerinin birbirine sarıldığını nasip etsin. Rabb’im batıldan uzak duranlardan, hak yolda sebat edenlerden eylesin. Allah’ın Rahmeti üzerinize olsun. Allah’a emanet olun.
BİR YORUM YAPIN 0