Vefat edenin ardından yapılması gereken vazifeler nelerdir? Ölünün ardından yapılacak ameller

Dünya hayatının son bulması ve ebedi hayata geçiş olarak adlandırılan ölümü her canlının tadacağı Kur'an-ı Kerim'de bildirilmiştir. Yaşadıkları bu geçici dünyanın son bulmasıyla ahirete intikal edenlerin ardından yapılan ibadetlerin ölüye bir faydası olup olmadığı ise merak konusudur. Peki vefat edenin ardından yapılması gereken vazifeler nelerdir? Ölünün arkasından yapılan duaların ölüye bir faydası var mıdır?

Çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık gibi dönemleri yaşayan insanlar, Allah (c.c.)'in "Her nefis ölümü tadacaktır…" (Al-­‐i İmran:  3/185) ayetinde de takdir ettiği gibi ömürleri sona erince ebedi hayat olarak bilinen ahirete intikal edeceklerdir. Burada asıl önemli olan ezeli yaşam olarak bilinen ahiret hayatına elimizde ne ile gittiğimizdir. Bu dünyada yapmış olduğumuz ibadetlerin öbür dünyada birer kurtarıcı olarak karşımıza çıkacağı bilinmektedir. Kulun kendisi için yaptığı ibadetlerin dışında bir mümin kardeşinin kendisinin vefatının ardından yapacağı ibadetlerin de ahiret hayatı için önemli olduğu söylenmektedir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v) hadîs-i şerîflerinde "Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Karşılaştığın zaman selâm ver, seni dâvet ederse git, senden nasihat isterse nasihat et, aksırdığında Allâh’a hamd ederse, «يَرْحَمُكَ اللّٰهُ» de, hastalandığında onu ziyaret et, öldüğü zaman cenâzesinin ardından git." (Müslim, Selâm, 5) buyurmuştur.

Ölünün ardından yapılacak ameller

Ölünün ardından yapılacak ameller

Ölünün ardından okunacak dua ve sureler! Kabir rahatlığı için duaİLİŞKİLİ HABERÖlünün ardından okunacak dua ve sureler! Kabir rahatlığı için dua

VEFAT EDENİN ARDINDAN YAPILMASI GEREKEN VAZİFELER NELERDİR?

Dua Etmek:

Öncelikle vefat edenin arkasından bol bol dua etmek gerekir. Alimler genel olarak vefat edenin arkasından edilecek duanın ölüye rahmet ve mağfiret sağladığını belirtmiştir. Nitekim ayet-i kerimede Allah Teâlâ, iman edip de bu dünyadan göçmüş kardeşleri için bağışlama ve af dileyen müminleri övmüştür.

“... Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma.” (Haşr Suresi, 10)

Ölünün ardından yapılması gereken vazifeler

Ölünün ardından yapılması gereken vazifeler

Dua etmenin incelikleri neler? Kalpten istenilen şey sonunda kişiye verilecek mi?İLİŞKİLİ HABERDua etmenin incelikleri neler? Kalpten istenilen şey sonunda kişiye verilecek mi?

HZ.PEYGAMBER VEFAT EDENE DUA ETMEYİ TAVSİYE ETMİŞTİR

Hz. Peygamber (a.s.) birçok hadis-i şerifinde namazın arkasından vefat eden için dua etmeyi teşvik etmiştir. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: "Cenaze namazı kıldığınız zaman, ölen kimseye ihlâsla dua ediniz!" (Ebû Dâvûd, Cenâiz 56)

Hz. Peygamber (a.s.) kendisi de vefat edenin arkasından dua etmiştir. Şöyle dua edilebilir:

 “Allah’ım, filan oğlu filan senin güvencende, senin koruman altındadır. Onu kabir fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen vefa ve övgü sahibisin. Allah’ım onu bağışla, ona acı! Muhakkak ki sen çok bağışlayan, çok acıyansın.”

Cenaze namazının kendisi de bir duadır. Cenaze namazı diğer namazlar gibi bir namaz olmayıp onun özel bir statüsü vardır. Cenaze namazında rükû ve secde gibi namazın rükunları bulunmaz. Cenaze namazı ölüye mağfiret ve rahmet dilemek için bir dua niteliğindedir.

Ölünün ardından yapılması gerekenler

Ölünün ardından yapılması gerekenler

DUA ÖLEN KİŞİYE ÖZEL EDİLMELİDİR

Vefat edenin arkasından dua etmek, onun günahlarının affı için Allah'a yalvarmak, Hz. Peygamber'in (a.s.) hem yaptığı hem de bize tavsiye ettiği bir sünnettir. Ancak dua ederken şuna dikkat etmek çok önemli: dua ederken o kişinin iyi ya da kötü olmasına bakılmaksızın samimi olmak gerekir. İyi olsun, günahkar olsun, herkesin duaya ihtiyacı vardır. Dinimizde bu yüzden vefat eden herkes bir cemaatin önüne getirilir.

Hz. Peygamber (a.s.), "duayı ölene tahsis edin, sadece onun için dua edin" buyurmuştur. Cenazede dirilere dua etmenin yanına ölülere de dua edilir. Ölen kişiye, sadece ona niyetle özel olarak, dua etmek gerekir.

Dua ederken en önemli şey ihlas ve samimiyettir. İçten gelerek yapılan dua makbuldür.

Ölünün ardından dua etmek

Ölünün ardından dua etmek

Borçlarını Ödemek:

Bir kimse, borcunu ödeyemeden ölmüşse, akrabaları o kimsenin vasiyetini yerine getirmeden ve mîrâsını taksim etmeden önce, evvelâ onun bütün borçlarını ödemeye çalışmalıdır. Zira hadîs-i şerîflerde borcu ödenmediği müddetçe şehîdin bile Cennet’e giremeyeceği bildirilmektedir.[11]

Yine bir hadîs-i şerîflerinde Nebiyy-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Mü’minin rûhu, ödeninceye kadar borcuna bağlı kalır." (Tirmizî, Cenâiz, 74. Bkz. İbn-i Mâce, Sadakât, 12)

Yani bir nevî mahpustur, değerli makamına gidemez. Ayrıca kurtulacak mı yoksa helâk mı olacak, bu hususta hüküm verilmez. Bu sebeple endişe içinde bekleyişi devam eder.

Ebû Hüreyre şöyle nakleder:

"Resûlullah Efendimiz’e, üzerinde borç bulunan bir cenâze getirildiği zaman:

«–Borcunu ödeyecek bir mal bıraktı mı?» diye sorarlardı.

Eğer borcunu ödemek için yeterli mal bıraktığı söylenir (veya Müslümanlardan biri borcu tamamen ödeyeceğine dâir kuvvetlice söz verirse[12]) namazını kılarlardı. Aksi takdirde Müslümanlara:

«–Arkadaşınızın namazını siz kılın!»" buyururlardı.

Ancak zamanla Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in maddî imkânlarını genişletince, borcunu ödeyecek malı olmayan mü’minlerin de (borçlarını ödeyerek) namazını kıldılar.[13] Bundan sonra artık şöyle buyuruyorlardı:

"Ben her mü’mine, mutlakâ, dünya ve âhirette insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz şu âyeti okuyun:

«O Peygamber, mü’minlere öz nefislerinden daha evlâdır/yakındır...»[14]

Hangi mü’min vefât eder de geride bir mal bırakırsa vârisleri onu alsınlar. Borç veya bakıma muhtaç birini bırakmışsa o da bana gelsin; ben onun mevlâsıyım (himâye ve yardım edicisiyim)."[15] (Buhârî, Tefsîr 33/1, Kefâlet 5, Ferâiz 4, 15, 25; Müslim, Ferâiz, 14)

Sa‘d bin Atval anlatıyor:

"Kardeşim vefât etmiş ve üç yüz dirhem mal ile bakıma muhtaç çoluk-çocuk bırakmıştı. Bıraktığı parayı ailesine harcamak istiyordum. Resûlullah:

«–Kardeşin borcu sebebiyle hapsedilmiş durumda, borcunu ödeyiver!» buyurdular. Ben:

«–Yâ Rasûlâllah! Ben onun borçlarını ödedim. Sadece bir kadının iddia edip delil getiremediği iki dinar kaldı.» dedim.

Resûl-i Ekrem Efendimiz:

«–O kadına iddia ettiği iki dinarı ver. Çünkü kadın hakîkati söylemektedir.» buyurdular." (İbn-i Mâce, Sadakāt, 20)

Yine Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde kıyâmet gününe borçlu bir hâlde çıkılmaması hususunda mü’minleri şöyle îkaz buyurmuşlardır:

"Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir). Şayet iyilikleri yoksa, kendisine zulmettiği kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir." (Buhârî, Mezâlim 10, Rikāk 48)

Ölünün ardından borçlarını ödemek

Ölünün ardından borçlarını ödemek

Vasiyetlerini yerine getirmek:

Techîz, tekfîn ve borçların ödenmesinden sonra, kalan malın "üçte biri" ile ölen kimsenin vasiyetleri yerine getirilir; geri kalanı ise vârislerine taksim edilir.

Nitekim Cennet’le müjdelenen on sahâbîden biri olan Sa‘d bin Ebî Vakkâs şöyle nakletmiştir:

"Vedâ Haccı yılında (Mekke’de) yakalandığım şiddetli bir hastalık esnâsında Resûlullah ziyaretime geldi. O’na:

«–Yâ Rasûlâllah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Bir kızımdan başka mîrasçım da yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı?» diye sordum.

Hazret-i Peygamber:

«–Hayır!» dedi.

«–Yarısını dağıtayım mı?» dedim. Yine:

«–Hayır!» dedi.

«–Ya üçte birine ne buyurursun, yâ Resûlâllah?» diye sordum.

«–Üçte birini dağıt! Hattâ o bile çok. Mîrasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hattâ yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın.» buyurdu.

Sa‘d bin Ebî Vakkâs sözüne devamla dedi ki:

«–Yâ Resûlâllah! Arkadaşlarım gidip de ben kalacak mıyım? (Burada ölecek miyim?)» diye sordum.

«–Hayır, sen burada kalmayacaksın. Allah rızâsı için güzel işler yaparak yükseleceksin. Allah’tan öyle umuyorum ki, daha nice yıllar yaşayarak kimi insanlar (mü’minler) senden fayda, kimileri de (kâfirler) zarar görecektir.

Allâh’ım! Ashâbımın (Mekke’den Medîne’ye) hicretini tamamla! Onları geri döndürüp hicretlerini yarım bırakma! Acınacak durumda olan Sa‘d ibn-i Havle’dir!» buyurdu.

Bu sözleriyle Resûlullah, Sa‘d bin Havle’nin Mekke’de ölmesine üzüldüklerini ifâde ettiler." (Buhârî, Cenâiz 36, Vesâyâ 2, Nefekāt 1, Merdâ 16, Deavât 43, Ferâiz 6; Müslim, Vasıyyet, 5)

Ölünüm vasiyetini yerine getirmek

Ölünüm vasiyetini yerine getirmek

 

ETİKETLER

MeryemÜ. ÜSTÜN Yasemin.com - Editör
Yasemin - MeryemÜ. ÜSTÜN

Editör Hakkında

1996 yılında İstanbul Kadıköy’de doğdu. İstanbul Üniversitesinde Gazetecilik ve İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinde İlahiyat okudu. Halen İstanbul 29 Mayıs Üniversitesinde Felsefe bölümünde yüksek lisans yapmaktadır. Ekim 2023’ten bu yana Kanal 7 Medya Grubu bünyesinde yer alan Yasemin.com kadın sitesinde İçerik Editörü yapmaktadır.

BİR YORUM YAPIN 0