Başkan Erdoğan'ın eşi Emine Erdpoğan Dünya Kadın Hakları'nın 84'üncü yıl dönümünde AK Parti Genel Merkez Kadın Kollarınca düzenlenen programa katıldı.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan AK Parti Genel Merkez Kadın Kollarınca düzenlenen programda, "Türkiye, mart ayında yapılacak yerel seçimlere hazırlanırken, kadınlarımızın yerel yönetimlerde söz sahibi olmasını da güçlü biçimde destekliyoruz. Kadın duyarlılığının, zevkinin yansımasını özellikle şehirlerimizde görmeliyiz." dedi.
Emine Erdoğan, programda yaptığı konuşmada, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanındığı bu özel günün, Türkiye için bir milat olduğunu belirterek bugünün, dünyanın bütün coğrafyalarında çatışmaların, savaşların ortasındaki kadınlar için de bir milat olmasını diledi.
AK Parti'nin 5 milyona ulaşan kadın üyesiyle kadınları siyaset dünyasına, toplumsal hayata aktif biçimde dahil eden yegane hareket olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kadın dostu bir parti demiyorum. Çünkü partimizin vizyonu bundan çok ötedir. Erkek ve kadını bir bütünün iki parçası olarak gören bu hareket, kadınları hayatın asli unsuru olarak değerlendirir. Bu süreçte tarihi referanslardan da güç alır. Çünkü biliyoruz ki Türk kadını, dünyada birçok ülkeden önce seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur. Bu millet Kurtuluş Savaşı'nı kadın erkek omuz omuza kazanmış bir millettir. Daha da gerilere gidersek, eşi Mekke'nin sayılı tüccarlarından olan bir Peygamber'in takipçisidir."
"İNSANİ DEĞERLERİMİZİ VE BİRİKİMİMİZİ KILIK KIYAFETLE ÖLÇMEYE ÇALIŞTILAR"
Emine Erdoğan, kadınların olmadığı bir siyasi ve sosyal yaşamda, toplumsal ilerlemeden bahsedilemeyeceğine olan inancını dile getirerek şunları söyledi:
"Tüm bunlara rağmen yakın geçmişte kadınlar adına kayıp yıllarımız olduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Başörtülü kadınlar toplumsal hayattan uzun süre dışlandılar. Ne yazık ki başörtüsünün karşısına modernlik, çağdaşlık, ilerleme gibi kavramları koyup, insani değerlerimizi ve birikimimizi kılık kıyafetle ölçmeye çalıştılar. Bu ülkede yitik bir nesil yetişti. Bir Ayşegül vardı, edebiyat öğretmeni olmak istiyordu. 'Sen edebiyattan ne anlarsın' denildi. Bir Zeynep vardı, doktor olmak istiyordu. 'Erkek kadavraya bakacak mısın' diye alay edildi. Bir Fatıma vardı, ikna odasında en çok bu ülkede kendisi için bir gelecek olmadığına ikna oldu. Bir uçak bileti aldı ve gurbette kayboldu. Bir Merve vardı, milletin evinden, temsil ettiği herkesle beraber kovuldu. Ayrımcılığın bu en bayağı şekline maruz kalmış kardeşlerimiz için bu dönem belki bir küskünlük dönemi olarak adlandırılabilir. Fakat asla yılgınlık, pes etmişlik dönemi olmadı."
BİR YORUM YAPIN 0