Hemen hemen her ülkenin koronavirüse karşı geliştirdikleri aşılar piyasaya sürüldü. Aşıların başlamasıyla yaklaşık bir yıldır tüm dünyada hayatı durduran salgının azalması bekleniyor. Osman Müftüoğlu'da bu konuyu köşesine taşıdı.
Çin'de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün neredeyse birinci yılı dolarken ülkelerden aşı müjdeleri geldi. Bazı ülkelerde yapılmaya başlayan aşıyla beraber kısıtlamalar azaltılsa da kış aylarıyla beraber artan gribal enfeksiyon vaka sayısını olumsuz etkiledi. Ancak aşıların yapılmaya başlaması umutları yeşertti. Virüse karşı silahlardan biri olan aşıların gelmesiyle akıllarda salgının ne zamana azalacağı? soruları arttı. Hürriyet yazarı Osman Müftüoğlu'da köşesine "Salgın bahara biter mi?" başlığıyla bu konuyu taşıdı. Aynı zamanda Müftüoğlu salgının azaltılmasında büyük bir diğer payında insanların sosyal mesafe, maske ve hijyen gibi kuralları hiç bozmadan devam etmesi gerektiğini belirtti:
"O şarkıda olduğu gibi “Baharı bekleyen kumrular gibiyiz!”, “Ellerimiz havada, gözlerimiz yolda!” aşıyı bekliyoruz. Peki aşı gelince, aşılamalar bitince salgın da bitecek mi? Ahmet Hakan’ın coşkuyla dile getirdiği gibi hepimiz bir anda “Yaşasın, bu iş bitti” deyip maskelerimizi havaya fırlatabilecek miyiz? Üzülerek söyleyeyim ne bu salgın bu baharda bitecek, ne de maskeler baharda havaya fırlatılıp önümüzdeki yaza maskesiz girilecek. Peki o zaman bu aşı telaşının sebebi ne? Sebep net ve açık: Salgının kontrolünü sadece umutla beklediğimiz o aşılar başarabilecek. Anlatmak istediğim şey şu: Beklentilerimizi abartmayalım. “Aşı geldi, iş bitti” yanılgısına düşmeyelim. Bilelim ki aşılama programları her şey yolunda gittiği takdirde tabii ki hastalığı kontrol altına almış olacak. Ama yine bilelim ki pandeminin üstüne kalınca bir çarpı çizmek yıllar süren aşılama programlarıyla ancak başarılır. Özeti şudur: Aşı bilimi bize bir aşının herhangi bir bulaşıcı hastalığı tamamen kontrol altına almasının yıllarca sürebileceğini söylüyor. Evet, aşı bir umut. Evet, aşı bu salgını bahar aylarında bir parça kontrol altına alabilir. Ama unutmayalım ki aşılara rağmen bu iş ilkbahara bitmez, sonbahara bile neticeleneceği bence hâlâ kuşkulu. İşte bu nedenle bir süre daha “maske-mesafe-temizlik” üçlüsü hep gündemimizde olacak."
EVDEN ÇALIŞANLARA MUTLULUK REHBERİ!
Ayrıca Mütfüoğlu, pandeminin yeniden başlamasıyla ev ortamında çalışmaya başlayanlara da altın kurallar sundu. Yaşam alanının kısıtlanmasıyla motivasyonun düştüğüne stresin artmasıyla da bağışıklığın zayıflayacağını belirten Mütfüoğlu, bu kuralların uygulanmasını tavsiye etti:
VARAN 1: EVİNİZİ IŞIKLA DOLDURUN: Güneş ışığı ve temiz hava akıl sağlığını destekliyor. Özellikle doğal ışık algılarımızı olumlu yönde değiştiriyor, mutluluğu destekliyor. Bitmedi, gündüz kazanılan güneş ışığı gece uykuyu da destekleyip düzenliyor.
VARAN 2: GÜRÜLTÜYÜ ENGELLEYİN: Gürültünün en büyük stres üreticilerinden biri olduğu kesin. Gürültüden özellikle kaç ya da savaş refleksini uyardığı için kaçınmak şart. Eğer evinizde fazla gürültüye maruz kalıyorsanız, kulak tıkaçları ve benzeri çözümler arayın. Kısacası gürültüyü sınırlayın.
VARAN 3: ORTAMI DERLİ TOPLU TUTUN: Araştırmalara bakılırsa dağınıklık -dağınık bir ortam- böbrek üstü bezlerinden stres hormonu kortizolün daha fazla salgılanmasına yol açabiliyor. Kortizol seviyesindeki artma ise ruhsal gerginliğe, kaygı ve depresyona, baş ağrısı ve uyku bozukluğuna zemin hazırlıyor. Çözüm basit: Evden çalışırken de ortam temiz, pak ve düzenli olacak.
VARAN 4: AYAKTA KAL HUZURLU KAL: Egzersiz eksikliği evden çalışmanın en önemli dezavantajlarından biri. Aktif yaşamın sınırlanması sadece pandemi kilolarının nedeni de değil. Hareketsizlik, ruhsal enerjinin kaybına da yol açıyor, “ruhsal obeziteyi” de tetikliyor. Bu nedenle daha az stres daha çok huzur için evden çalışırken de evde yapılabilir egzersizler geliştirmek vazgeçilmez bir ayrıntı haline geliyor. Aklınızda olsun egzersiz yapmak için evden çıkma düşüncesi bile stresinizi azaltabiliyor.
VARAN 5: YEŞİLLENİN: Doğa ile temas zihinsel sağlığın vazgeçilmezlerinden biri. Tansiyonu dengeliyor, stresi kaygıyı törpülüyor. Dikkat, hafıza ve uykuyu da iyileştiriyor. Doğayı ve doğal nesneleri seyretmek beyne dinlenme imkânı veriyor. Bu nedenle evden çalışırken de doğa ile temas fırsatları yaratmaya, yaşadığınız ortamda daha çok bitki ve doğa resimleri bulundurmaya gayret edin.
VARAN 6: SOSYALLEŞİN: Evden çalışanların ihmal etmemeleri gereken ayrıntılardan biri de “sosyal temas” faktörü. Çoğumuz farkına varmasak da sosyal ilişkilerimizin büyük bir bölümünü işyerimizde yaşayıp geliştiriyoruz. İşyeri öğle tatillerinde, ortak mekânlarda hatta merdivenler ve asansörlerde bile sohbet etme imkânı buluyoruz. Evden çalışma bu önemli avantajı da neredeyse sıfırlıyor. İşte bu yüzden görüntülü telefonlar, mesajlaşmalar ya da telefon görüşmeleri ile de olsa sosyal teması sürdürmek gerekiyor.
idris 3 yıl önce
ama ne ama bitecek kıyamete kadar sürecek değil ya en kısa zamanda bi-te-cek
Terazi 3 yıl önce
El-cevab: Bitmez
SES 3 yıl önce
3 ayın sonu biter inşallah dünya da ama türkiye de bu kadar sorumsuz siğir varken yıllarca sürer...
ALİME 3 yıl önce
SES Rumuzlu kardeşime aynen katılıyorum zaten çoğu halâ ciddiye almıyor evlerde toplanmalar, pazarcıların çoğu ya hiç takmıyor yada çenesinin altında üstüne üstlük bağırıyorlar , eczacılardan bile takmayanlar var dükkanların içi tıklım tıklım bu sene Türkiye'de her yerde sinir küpü oldum hangi birini sayayım. Hiç denetim diye birşey yok sanırsam çünkü olsa yapamazlar. Onun için kardeşime hak veriyorum ne yazık ki. /
Konyalı 3 yıl önce
Milli eğitim bakanının özel okulları kurtarma sevdası bitmeden salgın bitmez. bırakın baharı sonbaharı senelerce sürer