Sanatçı Zeynep Çilek Çimen, op art ve nakkaşlık pratiklerinin harmanlandığı 'Bahar' sergisinde Kara Memi'nin natüralist üslubunu yeniden yorumladı.
Sanatçı Zeynep Çilek Çimen, op art ve nakkaşlık pratiklerinin harmanlandığı "Bahar" sergisinde Kara Memi'nin natüralist üslubunu yeniden yorumladı.
Var olmalarını sağlayan “polenleşme” süreci sebebiyle üreme ve çoğalmayı simgeleyen, görünüşleri sebebiyle “güzellik” algısı barındıran çiçekler farklı türleri ve arka planlarında yatan gizli anlamlarıyla, sanat tarihinin hemen her döneminde karşımıza çıkmıştır. Her ne kadar belirli bir döneme kadar resim hiyerarşisinin en alt sıralarında yer alsa da, kimi zaman mitolojik ve dini sahnelerde birer atribü olarak ayrıntılarda, kimi zaman söylenmek isteneni vurgulayan gizli botanik sembolizmlerinde, kimi zaman ise Fransız realist ve sembolistlerinin etkisiyle bir tuvali baştan başa kaplayan çiçek tarlaları ve nilüfer gösterimlerinde kendine yer bulmuştur.
Sanat tarihindeki mitolojik gösterimlerde Hera’nın doğurganlığını simgeleyen beyaz zambaklar, Hıristiyan sanatının önemli konularından biri olan “Meryem’e Müjde” sahnelerinde Meryem’in saflığını sembolize ederken; İsa’nın fedakarlığını ve çarmıha gerilmesi sırasında vücudunda oluşmuş olan beş yarayı kırmızı güller ve karanfiller temsil etmiştir. Daha sonraları düğün portrelerinde sıklıkla yer almaya başlayan bu kırmızı çiçekler, uhrevilik ve din ile ilişkisinin dışına çıkarak dünyevi aşk ve bağlılık sembollerinden biri haline gelmiştir. Uluslararası ticaret ağlarının yeşermeye başladığı 17. yüzyıl Hollanda'sında, maddi zenginliğin ve insan yaşamının geçiciliğini sembolize etmek amacıyla sanat eserlerinde solmuş çiçeklere yer verilmiştir. “Memento mori” veya “vanitas” olarak adlandırılan bu gösterim türlerinde solmuş çiçeklere, kafatasları ve kum saatleri de eşlik etmiştir.
Bitkilerin anatomisini incelemek amacıyla yapılan botanik illüstrasyonculuğu ise milattan öncesine kadar geriye giderken, Ortaçağ ve Rönesans dönemlerinde devam etmiş, 18. ve 19. yüzyıllarda zirveye ulaşmıştır. Yine aynı dönemlerde İngiltere’de Kraliçe Viktorya (1819 - 1901) döneminde belirlenen görgü kuralları “floriografi” kitaplarını popüler hale getirmiş, çiçeklere yüklenen anlam daha da artarak sanat eserlerinde gizli botanik sembolizmleri ortaya çıkmıştır. Modernizmin gelişimi üzerinde önemli etkileri bulunan Fransız Realist ve Empresyonist Édouard Manet’nin natürmort türünü resim sanatının mihenk taşı ilan etmesiyle birlikte, ardından gelen Claude Monet, Paul Gauguin ve Vincent van Gogh gibi sanatçılar çiçeklere, birer atribü ve genel geçer bir sembol olmasından ziyade onlara biçtikleri kişisel anlamlar sebebiyle eserlerinde yer vermiştir.
20. yüzyılda hem resim hem de fotoğraf sanatında ön plana çıkan çiçek gösterimleri, botanik anatomisi ile bitkilere biçilen kişisel anlamın tam ortasında durarak Georgia O'Keeffe, Ansel Adams, Edward Weston ve Imogen Cunningham gibi sanatçıların üretimlerinde en yakın kadrajdan kendine yer bulmuştur. Kavramsal sanatın hüküm sürdüğü 1970 yılında Wolfgang Laib’in, evinin ve stüdyosunun etrafındaki çiçekleri toplayarak ürettiği tamamen polenden yapılmış enstalasyon ve Damien Hirst Cherry Blossoms serisi, Baharın sanatçılara verdiği ilhamın sonuçlarıdır.
Batı’nın inanç sistemi ve ikonografi gelenekleri ile resim sanatındaki çiçek gösterimleri hem anlam hem de gösterim itibarıyla farklılaşma geçirirken durum Anadolu sanatında İslamiyet’in etkisiyle kendini farklı şekilde göstermiştir. İslam sanatında portrelerde üsluplaştırma hakimdir ve bu durum, canlı varlıkların plastik anlamda stilize edilmesine zemin hazırlamış, süsleme unsurları stilize bitkisel motifler ve geometrik desenlerle sınırlandırılmıştır. Ancak 16. yüzyılda Kanunî Süleyman devrinin ehl-i hiref maaş defterlerindeki bilgilere göre, hocası Şahkulu’nun ölümünün ardından nakkaşbaşılık görevini üstlenen Kara Memi, bu stilize anlayıştan ayrılarak kitap resimlerinde natüralist bir tutumu tercih etmiştir. Sanatsal üretimlerini, doğada hiçbir şeyin birbirinin aynısı olmadığı gerçeğine bağlı kalarak ortaya koymuş, aynı merkezden büyüyen çiçek ve yapraklardan kimilerini sivri, kimilerini ise yuvarlak hatlarla sonlandırmıştır. Nakkaşların eğitim pratiklerini etkileyen inanç sistemine karşın dış dünyaya gözünü açan Kara Memi, yaşadığı dönem için büyük bir atılım yapmış ve üslup anlayışıyla ardıllarını ciddi ölçüde etkilemiştir.
Bugün ise Zeynep Çilek Çimen, almış olduğu geleneksel sanatlar eğitimi ile nakkaşlık pratiklerini kullanarak Batı sanat tarihindeki çiçek gösterimlerini yeniden sorguluyor.
Op Art dokunuşları ile iç içe geçmiş bitkisel motifler her izleyiciyi, zihninin geri planında sıkışıp kalmış anlam boyutlarıyla karşı karşıya getiriyor. Rengini bahar çiçeklerinden alan gösterimler, minyatür sanatındaki boşluk olgusunu hatırlatıyor. Çağının çağdaşı diye adlandırılan Kara Memi’nin sanat pratiğini mercekleyen sanatçı, onun stilize edilmiş bahar dallarını ve natüralist üslubunu kendi yaklaşımıyla yeniden yorumluyor. Saydamdan opağa doğru ilerleyen bir düzende derinlik algısı yaratan stilize çiçek motifleri, tekrarlanıp kimliksizleşerek kendini var ediyor.
Zeynep Çilek Çimen, kendi sanat pratiğini şu sözlerle tanımlıyor:
“Eski ile eskimiş aynı şey değildir. Bazı şeyler eskimez. Motifler de bunlardan biridir. Hayallerle, beklentilerle, umutlarla hazırlanır; devrin estetik anlayışını, zevkini, hatta hayata bakışını yansıtır; onda hazırlanış amacını aşan bir anlam ve güzellik vardır. Öte yandan biliyorsunuz ki yaşam tıpkı Baudelaire’in dediği gibi kalıcı olan şeylerle geçici olan şeylerin bir dengesidir. Ve özellikle modern zamanlarda kültürel saflıktan söz etmek mümkün değildir. Ayrıca geleneklerin yaşayabilmesi için bir toplumda yaşayan bazı bireylerin onları sürdürmeye gönüllü olması gerekir. Sürekli bir değişimin ortasında motifler de değişir.”
BİR YORUM YAPIN 0